Anlaşılması zor soytarılıklar yapılıyor birileri tarafından...Kimin ne yaptığı, ne yapmak istediği, insan üstüne şehir adına, kitap üstüne, yağmalanan dağlar adına, kirletilen denizler adına, sahiplenilen kıyılar adına, yok edilen ağaçlar yeşil alanlar adına, ne yazdığı ne konuştuğu çok belli değil....

Belli değil kimi kalem sahiplerinin, kimi yazarların, kimi gazetecilerin neleri söylemeye  çalıştıkları...Sonra bazı siyasetçilerin neleri doğru, neleri yanlış dedikler belli değil...Bir çoğu kendini pazarlama peşinde, bakın ben her şeyi bilenlerdenim, beni dinleyin, bana inanın demekteler...

Duruşlarına bakın, gözlerinin rengine bakın, gözlerindeki gözlüğün modasına bakın, anlaşılacaktır bu işlerin öyle olduğu...Ve bu kişilerin bu adamların bu kadınların, kendilerini değerli göstermeye çalıştıkları...Şimdi bunu söylemeyelim mi, kent ahalisine, ey millet dolduruşa gelmeyin demeyelim mi? Yani kalbimizin vicdanımızın sesini dinlemeyeli mi? Demezsek nasıl aydınlık bakarız geleceğine bu kentlerin, bu sokakların?

Kusura bakılmasın bu ülkede insana saygıyı tüketti kimi kişiler kimi kurumlar "bu halk diyorlar, bu halk" önüne ne koyarsak yer, eline ne verirsek  okur inanır diyorlar...

Kendi düşündüklerini, kendi çıkarlarını, ülke ahalisinin şehir ahalisinin, çok üstünde tutuyorlar çokları...Kendilerinin üstün zekalı  becerikli olduklarını anlatmaktan zevk alıyorlar....Çoğu utanmayı kaldırmış, halkın gözlerinin içine baka baka yapıyorlar bunu...

Yine kusura bakılmasın, içimizden kimi adamlar "yani Ülke adına konuşanlar, bazı görevliler,  bazı siyasetçiler, bazı önderler bazı  cami görevlileri imamlar vaiz hocaları, kimi müftüler" dine saygının azalmasına neden oldular...

Onların özel zamanlarına, özel yaşamlarına bakan ahali, uzaklaştı dinden...Onlar istediği kadar gürültü çıkarsınlar...Ahali diyor ki "sen aldığın maaşın karşılığı olarak" bu konuşmaları yapıyorsun, onun için yazıyor, onun için söylüyorsun,içinde Allah rızası yok...

Gidin bir dinleyin ahaliyi, bunun böyle dendiğini duyacaksınız çoğunuz...Hepimiz biliyoruz, hayrın ve iyiliğin hanesine bir katkısının olmadığını bu kişilerin....Ne yani hala başımızda taşımaya devam mı edelim "kendilerin  öncelemek ten başka bir dertleri olmayan bu kişileri...

Hani geçmiş zamanlarda birileri "göbeğini kaşıyan adamlar, veya kömürcüler makarnacılar" demişti ya bu millet için....Böyle diyen, böyle düşünen, yalnız  o sözleri diyenler değil "bir çok başka kişi de"  kimi devlet elamanı, çoğu siyasetçi, çoğu gazeteci yazar, akademisyen, din adamı dediklerimiz de "o sözleri diyenler gibi" düşünüyorlar  bu millet için...Çoğu kendin halktan önde görüyor, değerli görüyor...

Hiç bir şeyden anlamayan, hiç bir şey bilmeyen, dinden anlamayan, kitap okumayan, gazete okumayan filan diye görüyorlar  ülke ahalisini....Yani çoğu bu millete saygılı olmayı akıllarına bile getirmiyorlar, kendilerini efendi sanıyorlar çünkü...Açık ve doğru konuşmak işlerine gelmiyor....

Çoğunun bir derdi yok insan adına...Olsaydı böyle mi olurdu, kimi insanlar bu kadar sefalet ve yoksulluk içinde mi kalırdı, onlar samimi olsalardı...Paylaşma erdemi taşınsaydı, adalet ve hak gerçeği kavranılıp s inanılsaydı arka sokaklarında bunca acı yığını olur muydu büyük kentlerin? 

Çok konuştular, çok yazdılar, çok anlattılar, ama kendileri inanmadılar söylediklerine...Şimdi biz bunları gündeme taşıyınca, neden oyun bozan olalım....Bu topraklar hepimizin denmiyor mu, bu devlet bu bayrak hepimizi temsil ettiği söylenmiyor mu....Neden adalet istemeyelim o zaman, neden hak hukuk istemeyelim? Neden herkesin yiyecek ekmeği, içecek suyu oturacak iki oda evi olmalı demeyelim?

Yapılan yanlışlara neden yanlış demeyelim...Bize hep doğru olmak, doğru söz etmek, hakkı tutup kaldırmak, insanı kaldırmak, düşenin elinden tutulması gerektiği nasihat edilip öğretilmedi mi? Neyse  yine uzun ettik, hoşça kalın...Asla ama asla unutmayalım, insan olmak insan kalmak başka insanları dert ve sıkıntılarına ortak olmakla mümkündür...

Çok selam her birinize...Yolunuz hayır ve iyilik yolu olsun....Olsun ki baharlar erken gelsin....