Şimdi burada yazacağım konu aslında bıçak sırtı diyebiliriz. Belki de birçok insan buna tepki de gösterebilir. Ama köşe yazılarının amacı da bu değil midir? Burada naçizane kendi fikrimi yazıyorum.

Dünya'da kabul gören reşit olma yaşı 18. Yani bir çocuk yetişkin kabul edilebilmesi için 18 yaşını geçmek zorunda. Bu nedenle 18 yaşına kadar ailesinin sorumluluğundadır. Suça ehliyeti belli seviyeye kadardır. 

Üniversitelerdeki siyaset de işte benim düşüncelerim gibi bıçak sırtıdır. 80 darbesi belki de okullardaki siyasetin uç noktalarıydı. Üniversite öğrencileri reşit kişilerdir. Siyaset yapma haklarına sahiptirler ve gençlerin siyasette olması ileri görüşü beraberinde getirecektir. Buraya kadar her şey normal. 

Ancak, normal olmayan şu ki, bir kişinin siyasette aktif olarak görüş bildirmesi için belli konulara hakim olması gerekir bu da eğitimden geçer. Eğer 18 yaşın altındaki bir çocuk henüz ortaokul ve lise yıllarında siyasi örgütlenme içerisinde yer alırsa bunun sonuçları güdümlü siyasete varabiliyor. Nasıl mı?

18 yaşını doldurmamış bir birey, ehliyet alamıyor, şans oyunları oynayamıyor, bankada kendi adına direkt hesap bile açtıramıyor. Bunun sebebi de sorumluluğunun ailede olması ve düşüncelerinin tam oturmamış olmasıdır. İşte sorunda burada başlıyor, orta öğretimde henüz düşünceleri netleşmemiş bir birey bir siyasi eğilim bünyesinde yetişmeye başlar ise üniversitede de aynı ivmesini sürdürüyor. 

Her zaman söylerim atalarımız hiç bir şeyi yanlış söylemez ne demişler, "Ağaç yaşken eğilir." Evet bu çocuklar henüz eğitimini tamamlamadan kendi kararlarını verebilme yetisine sahip olmadan bir siyasi ideoloji tarafından yetiştiriliyor. Üniversite hayatında da beynine yazılan o siyasi görüşe biat ederek siyasi hayatını sürdürüyor. Bu aslında onun özgür düşüncesiyle ulaştığı bir noktamıdır, tartışılır. Zira, okullarda oluşan bu siyasi çocuk gurupları art niyetli siyaset örgütleri tarafından neredeyse militan gibi kullanılabiliyor. 

Kendi üzerine cep telefonu hattı dahi alma hakkı olmayan bir bireyden bahsediyoruz. Gençler siyasette yer almalı mı? Tabiî ki almalı. Ancak hangi siyasi ideoloji içerisinde yer alacağına eğitimini tamamlayıp analiz yetisine sahip olduktan sonra yapmalı. Merak ediyorum gelişmiş ve bize "Oyun oynuyorlar" dediğimiz bu gün dünyayı yöneten ülkelerde orta öğretimde siyasi oluşumlar var mı? 

ÖĞRETMENİN YANİ EĞİTİMCİNİN SİYASET YAPMASINA İZİN VERİLMEYEN OKULLARIMIZDA, ÖĞRETMENLERİN EĞİTMESİ GEREKEN ÇOCUKLARA İSYASET İZNİ VERİLMEMELİ. ONLAR EĞİTİMLERİNE ODAKLANMALI.

Gelelim üniversitelere, evet reşit gençler üniversitelerde azımsanmayacak düzeyde siyasetin içersinde yer alıyorlar. Ancak bu siyaseti eğitimlerinin arkasına atmaya başladıklarında ve karşıt görüşlere tahammül edemediklerinde işte o zaman kaos kendini gösteriyor. Bence öğrencilerimiz siyasi araştırmalarını elbet yapsın, daha sonra eğitimleri tamamlandığında edindikleri bilgiler ışığında siyasi yol haritalarını çizsinler. 

İNCE VE ERDOĞAN

CHP'nin Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce İstanbul Üniversitesi'ni ziyaret etti. Bu ziyarette iki büyük yanlış vardı. Ziyaretin akşamında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Üniversitesi Rektörü'nü görevden aldırdı. Bu demokrasi var denilen yerde yanlış tabii ki. Ancak, Muharrem İnce'nin de İstanbul Üniversitesi'nde miting yapması da doğru bir hareket değil. Okullar siyaset meydanları değildir. Eğitim yuvalarıdır. Eğitim yuvalarından çıkan donanımlı gençlerin işi olmalı siyaset. 

Partiler okul yapılanmalarını bence kaldırmalı, gençlerin heyecanı bu yapılanmaların guruplar arasında nefrete dönmesine neden olabilir. Dedim, bize oyun oynuyorlar dediğimiz ve Dünya'yı yönetmekle suçladığımız devletlerin eğitim sistemlerine bir göz atalım. 

ALINTI

İslam Konferansı Örgütü’nün 57 üyesinde toplam 500 üniversite var. Sadece ABD’deki üniversite sayısı 5758. 
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’na göre Hıristiyan dünyasında okuma yazma oranı yüzde 89, 15 ülkede yüzde 100.

Müslüman dünyasında okuma yazma oranı yüzde 40… 

Herkesin okuryazar olduğu tek bir Müslüman ülke yok. 

100 Hıristiyan’dan 40’ı üniversite mezunu…

100 Müslüman’dan sadece 2’si… 

Pakistanlı siyasal bilimci Dr. Faruk Saleem'in 2010’da The News International 'da kaleme aldığı “Neden Yahudiler bu kadar güçlü, Müslümanlar bu kadar güçsüz?” isimli yazısından bir kesit...