Uykunuz kaçsın diye/ Kaçsın diye uykunuz

Yazarken söylemeye çalıştıklarım elbette uykunuz kaçsın diye veya hep birlikte uykumuz kaçmalı diye... Uykusunu kaçırmak istemeyenlere sözümüz yok, onlar masal dinlemeye içi boş hikâyeler dinlemeye deva etsinler, var böyle anlatıcılar...

Devam etsinler kentin beyaz adamları ile geceler boyu kumar oynayan aynı sofraya oturan belden aşağı muhabbetler eden, barlarda görünmekte mutlu olan sonra/sonra şehir böyle yollar böyle binalar böyle trafik içinden çıkılmaz oldu diye yazan efendileri...

Islık çalmaya ey şehir ahalisi yangın var demeye,,sokaklarda aç insanlar aç çocuklar var,çaresiz anneler var demeye devam edeceğiz...

En yüksek sesle diyorum ki, efendiler hanımefendiler yangın var, ülke yangın yeri kentler yangın yeri, yangın yeri evler ve oğullarımız kızlarımızın yangının orta yerinde, kimseler size bu yangından söz etmiyor...

Yaşadığımız çağdan yaşadığımız kentlerden sokaklardan sorumluyuz diyorum, bazılarının “sen aklını mı kaçırdın?” öyle şey mi olur diyeceklerini bile bile...

Benim iman ettiğim Tanrı iman ettiğim din rehber edindiğim Peygamber bunu söylüyor bana, mesela sokağında bir çocuğun ayağı yalınsa, bir çocuk üşüyorsa bir çocuk aç yatağa giriyorsa, sen bunlardan sorumlusun diyor...

Bana inanmayanlar gidip sorsun kentin müftüsüne veya mahalle camisinin imamına, deyin ki delinin biri çıkmış bize bunlardan sorumlusun deyip duruyor deyin...

Neden sorumlu olayım ayağı yalın bir çocuktan veya üşüyen ya da tenceresi boş bir anneden deyin sorun/sorun bakalım nasıl bir cevap alacaksınız... Hatta diyor ki adam “çocuklarının doyurabilmek fahişelik yapmak zorunda kalan bir anneni günahından” mahalle halkı sorumlu diyor deyin/deyin bakalım ne diyecek...

Hatta gazete köşelerinde bilgiççe yazılar yazan hanımefendilere bile sorabilirsiniz, bakalım ne diyecekler...

Kuşların aç kalmasından sorumlusun,sokak hayvanların aç kalmasından denizlerin kirletilmesinden ormanların kesilmesinden sorumlusunuz....

Ve bunlardan bana deme hakkınız yok... Hakkınız yok kenti birileri talan ederken susmaya, ormanları talan edenleri bile bile ses çıkarmamaya hakkınız yok diyorum...

Aslında ben demiyorum...

Bütün kutsal metinlerde kutsal kitaplarda hatta kitabeler bunları hatırlatır bize...

Doğrudur tam beceremedim söylemek istediklerimi, ama aslında çoğunuz anlıyor ne demeye çalıştığımı...

Mesela benim isyanımdır... Ara da sırada olsa kentin Belediye Başkanını Kaymakamını Müftüsünü halkın yolculuk ettiği halk otobüslerinde görmemek veya bir çay ocağında otururken...

Olmaz mı diyorsunuz, vakitleri yok mu diyorsunuz...

Seni çok seviyorum ey halkım/sen her zaman doğruyu bilirsin.

{ "vars": { "account": "G-0GZNXP00R2" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }