Puslar içinde kaldık

Ne son bahar olduğu belli ne kışın geldiği, sen gittin gözleri kanadı kentin... Mosmor oldu sokaklar, sen gittin iyi babaların hepsi ölmüş gibi, sen gittin umutları kırıldı kadınların...

Sen gittin, bütün iyi adamlar iyi kadınlar gittiler ve şimdi her köşe başında ağlayan kuşların varlığı...

Merhamet mi? Ne merhameti var sokakların ne acıması, ne hatırını soran varan eve sığmayan babaların... Neden kirlendi demiyorlar beyaz elbiseleri kızlara...

Sen gittin dünya bir daha kirlendi. Sen gittin gömlekleri daha çok eskidi fahişe kadınların. Sen gittin elleri maharetle ekmek yapan kızların gönlü cehennem yeri gibi...

Ve ben sensiz sahnede adsız kahraman, kapısı açık bırakılmış vagon gibi kentin her yeri...

Yaşamaya sınıyorum kendimi, kalbim ağır bir işçi kalbi gibi yorgun...

Yosma ruhlu adamların, adamlığını sınıyorum, yetimleri görmezden gelen adamlara “camide ne işiniz var?” diyorum...

Sen gittin ya oturup bir parka gözleri yorulmuş kadınlara masallar okumak istiyorum. Varıp sormak istiyorum kentin kaymakamına, müftüsüne...

Sahi efendiler bu kadınlar neden yorgun bu kadar demek istiyorum... Sen gittin daha çok yoruldu kentin kadınlarının çoğu, daha çok kahır kokusu saçlarının her bir telinde...

Babalar yorgun, insanlar daha çok yoruluyor şimdilerde ama kent ahalisine “Biz sizin efendiniziz” diyenlerin umurunda değil insanların bu çaresizliği...

Yine mi saçma yazılar yazıyor, saçma saçma sözler ettiğimi söylüyorsun?

Peki, saçmalamayan kim? Senin saçmalamadıklarını sandıkların ne söylüyorlar kent üstüne?

Kadınların öldürülmesi üstüne ne söylüyorlar sence? Kuşlara konacak dal kalmadı. Bu konuda ne söylüyorlar?

Akşam olunca evine ekmek götüremeyen, bunun utancını yaşayan babalar için ne düşündüklerini biliyor musun?

Yaptıkları ne var güç ve yetki sahiplerini övmekten onların sofrasına oturma yarışı yapmaktan başka?

Geceleri uyuyamayan annelerin hangi acısından söz ediyorlar... Veya şöyle sormuş olayım “Mesela sen bir cami imamının bir yetime bir ayakkabı aldığını duydun mu?” birileri bize yazık ediyor...

Dine yazık ediyorlar toprağa bağa bahçeye yazık ediyorlar... Şu dağlarda “Özel mülk girilmez yazan” yerlerin nasıl özel mülk olduğunu bilen var mı aramızda?

Canım acıyor desem bana inanır mısın veya kalbim ağrıyor desem? İnansan da inanmasan da, ben canımın acıdığını, kalbimin ağrıdığını söylemek zorundayım birileri duyar sanarak...

{ "vars": { "account": "G-0GZNXP00R2" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }