İşleyen tek kontrol mekanizması

Adam, karısını çocuklarının önünde 6 yerinden bıçaklıyor. Patronunun aracını kundaklayıp yakıyor. Çocuğuna ceza veren öğretmenin yolunu kesip darp ediyor. Kızının kaçıp evlendiği damadı pompalı tüfekle vurup kızını darp ediyor. Hastane basıp babasına istediği ilacı yazmadı diye doktoru darp edip iş göremez raporu aldırtıyor vs. Bunun gibi yüzlerce adli olayın genelinde şahıslar adli kontrol şartıyla serbest bırakılıyor. Tıkır tıkır işleyen hakiminceza kanununa göre ayarladığı, takdir ettiği ceza bu "adli kontrol şartı."

Bazı şeyler eskidi. Artık ne vatandaşı ne mağduru ne de siyasetçiyi tatmin ediyor. Hem Anayasa’yı hem de Türk Ceza Kanunu’nu değiştirmek lazım. Artık yürümüyor, tıkanıyor. Yıllardır bas bas bağırıp değiştirelim deniliyor. Arpa boyu mesafe yol alınamıyor. 

Sosyal medyadan siyasetçileri eleştirdiği için, hatta bazı fikirlerinin memleket için olumlu olduğunu söyleyip fikir beyan edip uygulanabilir dediği insanlar mahkemeye bile çıkmadan aylarca içeride yattı. Adam kin ve nefrete doymamış, kan akıtmış, adli kontrol şartıyla serbest kalmış. Diğeri fikir beyan etmiş. Suçu tam olarak ne belli değil. Mahkemesi bile aylar sonra gerçekleşmiş. Burada bir sıkıntı var. Hukukçu değilim ama sıradan bir vatandaş olarak bu işte bir gariplik olduğunu anlamamak mümkün değil. Hakimin kanaati mi ön plana çıkmalı, yoksa yargı ve hukuk ne diyorsa o hükme mi varılmalı?

Şu anda karşılıksız işleyen tek kontrol mekanizması "adli kontrol" olarak görülüyor. Kadın yalvarıyor, “Salmayın, gelip beni öldürecek” diyor. Maalesef serbest kalıp kadının dediği gibi o caniliği gerçekleştiriyor. Vicdan ile kanun arasına sıkışmış tüm hukuk adamlarına selam olsun. Allah kolaylık versin.

{ "vars": { "account": "G-0GZNXP00R2" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }