GİZLİ GÜÇ

Yine kan! Yine gözyaşı! Resmi açıklamalara göre yine toprağa düşen otuz dört can! Hava bombardımanıyla parça parça olmuş genç bedenler! Gencecik yaşta şahadet şerbetini içmiş “kınalı kuzular!” Şehitlerimiz…Görünen o ki bu acılar hiç bitmeyecek, yaşamaya devam edeceğiz. Kanım donuyor! Hıçkırıklar boğazımda düğümleniyor! Gözkapaklarıma mahkum ettiğim gözyaşlarımı yine içime akıtıyorum! Bu acıları neden yaşıyoruz acaba? 
 Anlaşılan dış politikada uyguladığımız taktik ve stratejilerimizde bir eksiklik veya yanlışlıklar var. Buna kafayı yorup sağlıklı fikirler üretmemiz lazım. Bu, görüldüğü gibi öyle zor ve karışık bir konu değildir. Bakmasını bilince siyasi tablo gayet açık ve sadedir. Geriye dönüp bakalım bir kere: Bundan dokuz yıl önce neyi yapmayı düşünüyorduk? Esat’ı kardeş ilan etmiştik! Sınırları kaldırıp ortak parlamento çalışmalarını planlamıştık! Ailece tatil yapmıştık! Acaba nazara mı geldik! Ters bir rüzgar bu güzel planlarımızı silip süpürdü, yok etti birden! Ne olmuştu ki? Bu güzel stratejimiz altı ay gibi kısa bir sürede yok oluverdi; Esat, “Eset”e dönüşüverdi?
Esat’ı “ Eset’e!” dönüştürmeden önce Türkiye’nin sığınmacı sorunu; Peşmergeyi  ve PKK’lı teröristleri masraflarını karşılayarak 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda topraklarımızdan geçirip Kobani’ye selam çakmadan önce Suriye’nin kuzeyinde YPG sorunu; IŞİD sorunu var mıydı? Yaşamakta olduğumuz bu sorun bölgemizde ABD, Rusya, İran ve perde arkasında İsrail’in varlığının istenmeden ortaya çıkmasını sağlamadı mı? ABD’nin petrol yataklarının üzerine konmasına, Rusya’nı hayali olan Akdeniz’e inip bu bölgede üs kurmasına ve hakimiyet sağlamasına, İsrail’in Golan Tepelerini kendi toprağı yapmasına, İran’ın rol kapmasına imkan tanımadı mı? Aklıselimle bu ve benzeri soruların cevaplarını verip uygulamakta olduğumuz stratejilerimizi ve taktiklerimizi bir daha gözden geçirmeliyiz. Ancak bu sayede somut gerçeklere ulaşıp reel politikalar üretebiliriz.
2020’nin ilk aylarında olmamıza rağmen yaşamakta olduğumuz felaketler geride bıraktığımız yılları kat be kat bastırdı. Elbette ki doğal afetler irademizin dışında meydana geliyor, ama irademiz dahilinde olan olaylara doğru taktik ve stratejilerle yön verebilir, ülkemizin ve devletimizin menfaatine sonuçlar elde edebiliriz. Alacağımız tedbirlerle doğal afetlerin doğuracağı zayiatları en aza indirebiliriz. Yapamıyoruz… Bir güç bize mani oluyor! Şehitlerimizi ebedi istirahatgahlarına uğurlarken  -bu canların toprağa düşmelerine sebep olan muhalefetmiş gibi- tavır takınıp siyasilerimiz tokalaşmıyor bile. Bu nasıl bir anlayıştır, nasıl bir izandır; akıl ve idrakten yoksunluktur anlamak mümkün değil! Oysa böylesi durumlarda ülkece tek yürek, tek bilek olmalıyız; kenetlenmeliyiz. Öfkelerimiz, acılarımız, tepkilerimiz, dualarımız ortak; bunun farkında olmalıyız. Atatürk’ümüzün ifade ettiği gibi “iç kaleyi” güçlü kılmalıyız. Ülkece ve milletçe bugün buna her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Ama olamıyoruz, yapamıyoruz. Tanzimat 1. Dönem  vatan ve hürriyet şairimiz Namık Kemal’in Hürriyet Kasidesi’nde dile getirdiği gibi; “ Bize bu hal ile bizden daha büyük olmaz düşmen”  Bir halk deyişi vardır: “Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete” Sonumuz hayır ola!

{ "vars": { "account": "G-0GZNXP00R2" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }