BİR TABAK HELVANIN HİKÂYESİ

Alanya mutfağının kendine özgü tatları vardır. Bu tatlar yalnızca midemizi değil, hafızamızı da doyurur. Onlardan biri de “öksüz helvası”dır. Kimi ona “öküz helvası” der, kimi “öksüz” diye ısrar eder. Bu küçük farklılık bile aslında halk kültürünün ne kadar renkli, çok sesli ve canlı olduğunun göstergesidir.

Helvanın kökenine dair anlatılar çeşitlidir. En çok bilinen rivayette yoksul bir evde anne ile oğlu yaşar. Komşu evden kavrulmuş helvanın mis gibi kokusu gelir. Çocuk, burnuna dolan bu kokuya dayanamaz ve sorar:
— “Anne, neden bizim helvamız kara?”
Anne ise derin bir iç çekerek karşılık verir:
— “Bizim helva öksüz helvası da ondan oğlum…”
Şekerin kıt olduğu, pekmezin daha kolay bulunduğu zamanlarda helva pekmezle yapılır. Bu yüzden rengi koyudur, komşunun beyaz helvası gibi değildir. İşte o koyu renk, öksüzlüğün, yoksulluğun ve çaresizliğin simgesine dönüşür.

Bir başka anlatıda ise evinde yalnızca biraz un, yağ ve pekmez kalan bir annenin çaresizliği vardır. Çocuklarına son kez helva kavurur. Bu helva, artık yalnızca bir yiyecek değil, bir dramın, bir annenin gözyaşının, halkın hafızasında yer etmiş bir simgenin adı olur. Buradaki “öksüz” sözcüğü hem yetimliği, hem yoksulluğu, hem de sahipsizliği çağrıştırır.

Helvanın eğlenceli bir tarafı da vardır. Tepsiye dökülen helvanın ortasına bir “havuz” açılır, kızdırılmış yağ bu çukura dökülür. Sofraya oturanlar helvayı havuzun kenarından lokma lokma alır. Ancak kim bu havuzu bozarsa, yani yağ çukurunu dağıtırsa, bir sonraki helvayı yapmakla yükümlüdür. Bu yüzden halk arasında “cezası olan helva” diye de anılır. Yasla yoğrulmuş bir tatlının aynı zamanda oyuna, şakaya dönüşmesi ise halk kültürünün incelikli yanını gösterir.

Peki bu helva gerçekten “öksüz” müdür, yoksa “öküz” mü? İşte tartışma burada başlar. Bazı kaynaklarda, özellikle yazılı olmayan, kulaktan kulağa aktarılan versiyonlarda “öküz helvası” denildiği de görülür. Kimilerine göre bu adlandırma, helvanın ağır, güçlü ve doyurucu oluşuyla ilgilidir. Ancak Alanya halkının belleğinde en yaygın olanı “öksüz helvası”dır. Çünkü onun ardındaki hikâyeler, yalnızca bir yiyeceği değil, yoksulluğu, yetimliği, paylaşmayı ve dayanışmayı da anlatır.

Bugün hâlâ Alanya’da sofralara gelen öksüz helvası, basit malzemelerden doğan bir zenginliğin simgesidir. Un, pekmez ve yağla kavrulan bu tatlı, kimi yerde acıyı paylaşmanın, kimi yerde çaresizliği hafifletmenin, kimi yerde de mahalle arasındaki oyunların hatırasıdır. Geçmişten bugüne uzanan bu kültürel hafıza, bize bir kez daha şunu hatırlatır: Helva sadece bir tatlı değildir; bir halkın hikâyesi, bir kentin belleği, bir toplumun dayanışma ruhudur.

{ "vars": { "account": "G-0GZNXP00R2" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }