Sevgili kardeşim yanında olsaydım sorardım “kardeş oyunu kime vereceksin?” Diye… Seçim zamanı ya başka ne konuşuluyor ki? Herkesin birbirine oyunu kime vereceksin, diye soru sorduğu bir zaman şimdi…

Varsın bütün başkan adayları konuşadursunlar, birbirlerini eleştiredursunlar, zaten yapacakları başka da bir şey yok… Sorun bakalım bu sene içinde kaç kitap okumuşlar veya kaç edebiyat dergisine abone olmuşlar okumak için…

Vakitleri yok kendilerince, kitap okumaya vakit bulamayanlar hizmet etmeye de vakit bulamaz kimse kusura bakmasın… Haydi, sen kendine sor “sahi hangisi farklı ötekinden de” tercihini ondan yana kullanıyorsun, bunu hiç düşündün mü, neden o mesela? 

Onun ötekinden ne farkı var, sence desem “ne dersin diyeceğim de” biliyorum bir sürü söz edeceğini, kendince sebepler çoğaltacağını ve kutsayacağını oy vereceğin adayı… Ama desem yalan söylemez mi, kendi çıkarını öne almaz mı, kendi geleceğini önemsemez mi, bilmiyorum ne dersin…

Ah be kardeşim; yenilen kaybeden üzülen ahali oldu sadece… Kendilerini öncü edindiklerimiz, kendilerini Başkan seçtiklerimiz “her şeyden önce” kendilerine çalıştılar ülkenin her yerinde, yani senin anlayacağın ülkenin her yerinde…

Gerçekten birbirlerinden farkı olmayan partilerin, birbirlerinden farkı olmayan Belediye başkan adayları arkadaşlar ama biz onlardan birini kutsuyoruz nedense…

Keşke ahaliyi yanıltmasalardı, keşke Allah için hizmet edenler olsalardı, keşke helali haramı bilenler ona göre davrananlar olsalardı, ama öyle değil işte… Ülkemizde siyaset yapmaya kalkmak, Belediye Başkanı olmaya talip olmak, milletvekili olmaya talip olmak, kendini ayrıcalıklı kılmak sadece…

Biliyorum can sıkıcı sözler bunlar, ama sorulması gerek, sahi sen daha önceleri nerelerdeydin kardeş, diye… Sorulması gerek daha önce aynı görevi yapanlara, yani daha önce Belediye Başkanlığı yapmış olanlara “Allah için söyle!” kendi çıkarın adına, kendi ve ailenin yarınları adına, servetini çoğaltmak adına hiçbir şey yapmadın mı sen, diye…

Şimdi sen oy vereceksin ya “bak bu kendi çıkarını kendi çevresini kendi ailesini düşünmez” yalnız Allah için hizmet eder diyeceğin birinin varlığına inanıyor musun? İnanıyorsan ne güzel, içini rahat tut, ama inanmıyorsan, bir çıkarcıya destek vermiş olmuyor musun?

Malına mal, servetine servet eklemedin mi sahi diye soralım da, varsın sussunlar, nasıl olsa kimin ne olduğunun kimin yalan söylediğini, veya söylemediğini bir bilen var, yani Allah biliyor…

Sonra durup, insanlar konuşulması gerekeni konuşmaktan korkuyorlar, diyeceğim de, demek istemiyorum… Çünkü korkmuyorlar, korkmuyoruz, işimize geldiği konuşuyoruz sadece, yoksa biz de mi ikiyüzlü olduk ne dersin?

Yalnız kendini düşünmek ne ayıp şey, bundan uzak durmamızı söyler durur kutsal metinler, ama duyan kim?

İnsanın kendi kendine yaptığı bir ihanet bu, insanın kendini kandırması kendine yalan söylemesi… Sahi biz neyin peşindeyiz, mesela sen neyin peşindesin, kent ahalisi neyin peşinde, doğru şeyler mi yapılanlar?

Yaşadığımız bu şehir, bu evler bu iş yerleri bu dükkânlar bu oteller, ne kadar bizim veya ne kadar bize benziyor? Neden kendi kimliğimizi kendi geleneklerimizi, kendi dinimizi sokaklarımızı kendi evlerimizi düşünmez olduk da, üç beş kuruş daha çok kazanır mıyız diye, talan ettik yüreğimizi sence? 

Haydi, hoşça kal… Kendini kontrol etmeyi unutma ve sormayı “biz neden bu hale düştük?” Diye…