Aziz İslam’ın önemli uyarısıdır, insana insan olduğu için değer vermek... Açık açık söyler insanlara paraları, servetleri güçleri nispetinde değil, insan olduğu için değer verin diye...
İnsan uyarılır, yöneticiler emir sahipleri, şehirleri idare etmeye talip olanlar “yani Valiler Kaymakamlar Belediye başkanları, halk adına bir makamda oturanlar, uyarılır aziz din tarafından...
Ve devam eder  “Sizin en hayırlınız Allah katında en hayırlı olanınız dır dır” en takva sahibi olanınızdır...
Yani en doğru olanınız, en yalansız en riyasız, en dürüst, kendisinden en emin olanınızdır diye, uzun uzun anlatılır, Allah’ın diliyle Peygamberin diliyle...
Bencilliğin insanlara tepeden bakmanın, insanı görmezden gelmenin, ezik görmenin insani bir davranış olmadığı söylenir söylenir durur... Ama asıl duyması gerekenlerin, duymadıkları duymak istemedikleri bir uyarıdır bu...
Kendilerini kentin efendisi, ya da kentlerin yönetici olarak bildiklerimizin pek çoğunun umurunda değildir bu ikazlar...
Mesela şimdi aynı şehirde yaşayan bir varsıl adamla, bir yoksul adam aynı muameleyi aynı iltifatı görmez şehrin yöneticileri tarafından... İster Vali deyin, İster Belediye başkanı, ister bir yetkili müdür hatta şehrin müftüsünü de ilave edin listeye, hiç birinin yanında aynı insani karşılama yapılmaz...
Hatta imkânsızdır şehrin sıradan bir vatandaşının bu makamlara ulaşması...
Şimdi bana “doğru söylüyorsun!” demeden bir daha gözden düşüncelerinizi isterseniz... Ama ne yazık ki gerçek böyle... Yani güç ve servet sahipleri ile aynı muameleyi görmez şehrin bir yoksul kişisi...
O zaman neden inanalım onların nutuklarına, nutuklarında saçıp savurdukları boş sözlere, ey vatandaş demelerine... 
Zira sözde var olan vatandaşlık, gerçekte yok...
Gördüğünüz gibi en çok diz kapaklarımızdan eskiyor ahali... Efendilerin olgunlaşsın dediği şartlar yoksul halk için hiç olgunlaşmıyor...
Bize gelince kulağımızı kapasak olmuyor, kapamasak hiç olmuyor... Bakalım sonu nereye varır bu zalim anlayışların...
Rabbimiz sen bari elimizi bırakma!