İnsanlar ilişkiyi, aşkı karmaşık bir denklem gibi değerlendirir ve hayatları boyunca farklı yollarla kendilerince çözmeye çalışır. Günümüz dünyasında hızlı tüketim kavramının, teknolojinin hayatımıza girmesi ve bağlılık kavramlarının değişmesiyle ilişkiler yeniden şekillendi. Anne-babalarımızın yıllar süren ilişkileri ve yapılan fedakârlıkları düşündüğümüzde 21. Yüzyıl’da buna benzer fedakârlıklar yapmak zor gelebiliyor.
Mobil uygulamalar, internet siteleri, arkadaş ortamları vs. gibi eş/sevgili bulma seçeneğinin artmasıyla birlikte yıllar öncesindeki sınırlı iletişim ve hayatımıza giren sınırlı insan sayısı da değişti. Buna bağlı olarak ilişkilerde çeşitlilikler ortaya çıktı. İlişkiyi sevmek, bağlanmak, bağ kurmaktan ziyade para, iş, statü gibi diğer amaçlar için aracı olarak nitelendirilmeye başlandı.
Tüm bu kriterler göz önünde bulundurulduğunda bir ilişki için gereken emek, sabır, bağ kurmak, sevmek, değer vermek gibi niteliklerin göz ardı edildiği veya değersizleştirildiği görülüyor. İlişki içerisindeki çiftler tüm bu olumlu duyguları karşılıklı olarak paylaştığında deneyimledikleri duygular daha özel olacaktır.
Değer verdiğimiz ve özel duyguları hissettiğimiz kişiden daha iyisini bulabilme ihtimali zaman zaman bireyleri etkileyebiliyor. Bu nedenle var olan problemler çözülmemekte veya partnerin hatalı davranışları ayrılık sebebi olarak görülebilir.
Çaba gerektiren aşk kriterlerini ilişkinin merkezine koymak, hayatımıza giren kişilere zaman tanımak, hayat rutinimiz içerisinde zaman ayırmak zor gelebiliyor. Bazen de bunları yapacak cesareti kendimizde bulamayabiliyoruz. Ancak sürekli olarak uzun süren ilişkilere özeniyoruz. Peki böyle bir şey mümkün mü gerçekten? Tüm samimiyetiyle aldatmaların olmadığı, samimi bir ilişkiyi kim arzulamaz ki?
Doğru kişiyi bulabilmek karşımızdaki kişiyi tanımaktan geçiyor aslında. Tanımadan bir ilişki yaşamaya başlamak yüzme bilmeden denize atlamak gibi. Sevgili olarak göreceğimiz kişi kim, nasıl birisi, nelerden hoşlanır, ilişkiye nasıl bakar, beklentileri nelerdir gibi sorulara yanıt bulunduğunda bu cevapları ilişkiye bizim bakış açımızla ne kadar örtüşürse veya ne kadar çok ortak noktası olursa bu doğru ilişki olabilir. 
Olabilir diyorum, çünkü zaman zaman aklımızdaki kişileri bulduğumuzu düşünüyoruz ve kendi kalıplarımıza ve beklentilerimize göre uydurmaya çalışabiliyoruz. Bazen de karşımızdaki kişi rol yapabiliyor ve bizler de yanılgı içerisinde olabiliyoruz.
Kısa süreli ilişkilerin ardından uzun ve derin bir ilişki yaşamak istemek için önce bizim kendimizi gözden geçirmemiz ve ne istediğimizi bilmemiz gerekiyor. Kendimizi tanımak atılabilecek en büyük adımdır. Bunu yaparken gerçekçi olmak önemlidir. Bizden büyük olan ve yarım asırdır evliliği devam eden ilişkilere baktığımızda her bireyin kendini çok iyi tanıdığını ve karşısındaki kişiye aşkla bakabildiğini görmek mümkündür.
Karşımızdaki kişiyi değiştirmeden, olduğu gibi yargısızca kabul ederek onu tanımaya çalışmak hem kendimiz hem de karşımızdaki kişi için ilişkiye güzel bir başlangıç olacaktır. Bizim asıl niyetimiz ne ve ne istiyoruz? Bunları açık bir şekilde konuşmak bizi oyunlardan ve rollerden, aldatmalardan uzak bir derin ve anlamlı ilişkiye götürecektir.