Sen ey halkım, sen ey şehir ahalisi, hatta ülke ahalisi, sen kendini çok avutma... Çok umut bağlama yarınlar bu günde daha iyi olacak diye... Elbette kimsenin canını sıkmak değil muradım, ama insan insana yalan söylememeli...
Biz yine İnşallah olur diyelim de, olmayacak... Çünkü mevcut sistemin kolları altında sen yoksun, dünde yoktun, bu günde yoksun... 
Kendilerine mahsus bir hayat kuranların söz sahibi olduğu bir ülke, ülkemiz...
Senin için çok fazla bir şey değişmiyor sistemde, çok yıllar geçse de... Seni ciddiye alanlar yok, seni sayıma dâhil edenler yok... Bakma sen onların uzaktan senin yüzüne güler gibi yaptıklarına, çoğu yüzünü görmek bile istemiyor...
Sistem, yani mevcut düzen her zaman güçlü olanların, varlıklı olanların yanında... Benim söyleyip durduğum gibi beyaz kişilerin, yani çok varsılların çok güçlülerin yanında... 
Aslında bu yeni bir şey değil, her zaman böyle olan şeyler... Yani diyorum ki, bu günahı yalnız bugün iktidarda olanların omuzlarına yüklemek,  çok adil bir davranış olmaz...
Bu ülkede, bu hep böyleydi...
Geçmişe mesela “on sene yirmi sene elli sene hatta seksen sene geriye gidersek görürüz ki” o zamanlar da böyleydi...
O parti, bu parti filan masallarına inanma, hepsi senin gözüne toprak atmak, seni görmemeni sağlamak için, neredeyse her biri, birbirinin aynı...
Her şeye rağmen Elbette kimisi daha zalim, daha dinsiz daha imansız kimisi... Onların kimler hangi partiler hangi kişiler olduğunu biliyorsun sende, daha çok konuşturma beni...
Ve şimdi onlar masum rollerinde, özgürlük hak hukuk vadeden sözler ile seni yeni yalanlara ikna etmeye çalışıyorlar...
Hatta bildiklerimiz için yok öyle şeyler diyorlar... Fakat en küçük fırsatta eski yaptıklarını yeniden yapacaklarını açık ediyorlar... 
Daha kolay anlaşılması adına, mesela sen şimdi sıradan bir vatandaşısın bu şehrin... Masum mazlum kimseye zararı dokunmayan, kendi ekmeğinde kendi işinde, bir vatandaşsın mesela...
Bir işin için, bir sıkıntın için veya bir başka şey için, sözünü ettiğim yetkililerden birine derdini anlatabilir misin? Mesela kentin Belediye Başkanına, kentin Kaymakamına hatta bir şube müdürüne çıkıp derdini sıkıntını sorununu anlatabilir misin?
Doğrudan varıp Ticaret odası başkanına halini arz edebilir misin? Gerçekten seni dinlerler, sana buyuru kardeş hoş geldin derler mi?
Daha başka bir soru olsun... Mesela doğrudan beklemeden bekletilmeden partilerin ilçe başkanlarından hangisi dinler seni, hangisi zaman ayırır?
Ama onlar kendi aralarında, gidip geliyorlar ama... Kentin beyaz adamlarına kendilerini kentin sahibi sananlara her daim kapıları açık...
Sen üzülesin diye söylemedim bunları... Söylenmesi hatırlatılması gerektiği için demeye çalıştım... Ötesini konuşuruz sonra...