Geçtiğimiz haftalarda Netflix’te yayınlanmaya başlayan ‘’Uysallar’’ dizisi popüler olmaya başladı. Dizi hem oyuncu kadrosu hem müzikleri hem içeriği hem de izlerken bizlerde uyandırdığı duygular açısından oldukça etkileyici. Özellikle ‘’Hayat ima edecek kadar uzun değil, ne söyleyeceksen direkt söyle.’’ repliği ile hepimizi etkilemedi mi? Gerçekten de söyleyemediğimiz şeyler yani içimizde biriktirdiklerimiz bir anda hiç olmadık bir zamanda patlamıyor mu? Sanki bardağımız sonuna kadar dolmuş ve önemsiz bir damla daha eklenince birçok duyguyu aynı anda yaşamaya başlıyor gibiyiz. Bardağı taşıran son damlaya hiç tahammülümüz olmuyor.

Söyleyemediklerimiz bir yana mutlu olmanın kendisini göz ardı ediyoruz. Son dönemde ülke olarak yaşadığımız veya maruz kaldığımız durumlar nedeniyle mutluluk uzak bir hayalmiş gibi geliyor. Sahi en son ne zaman mutlu oldunuz? Mutlu olmanın kendisini bir amaç olarak değil de hayatın bir parçası olarak en son ne zaman gördünüz? Bu sorulara genellikle çocukluğumuzdan cevaplar buluyoruz. Yetişkin olmanın getirdiği sorumluluklar ile mutluluk arka plana atılabiliyor. Hayata dair amaçlarımız genel olarak başarı veya statü üstüne kuruluyor. Üniversitede oku, iş bul, çalış, ev al, araba al, evlen, çocukların olsun diye devam eden bir hayat planı içerisinde kendi isteklerimizdense toplumun beklentilerine göre hareket edebiliyoruz. Tam bu noktada en son ne zaman mutlu olduğumuzu değil de en son sırf kendimiz için ne yaptığımızı sorgulayabiliriz.

Uysallar dizisi toplumda tanık olduğumuz kadın cinayetleri, şiddet, sınavın getirdiği stresli durumlar, özel sektörde çalışmanın beraberinde getirdiği kabul görülen sorumluluklar, ideolojilerin işleyişi, işsizlik, estetik, baba-oğul veya aile içi ilişkilere odaklanıyor. Özellikle kuşaklar arası aktarılan aile olgusunun devamında ortaya çıkabilecek bazı olumsuz sonuçları gözler önüne seriyor. Her ne kadar ne olduğunu anlayamadığımız bir şekilde bitse de öyle veya böyle hepimizin kendinden bir şeyler bulabileceği bir dizi. Çünkü temelde toplum olarak hepimiz dile getiremediğimiz durumlar noktasında yaralıyız. Bu ortak yaramız belki de bizleri gizli gizli bir araya getiriyor.

Uysallar dizisinde de geçen ‘’İstemediğin hayatlar yaşayıp, o hayatların borca girilip alınmış anlarının kredi taksitlerini ödemekle geçiyor birçok hayat.’’ cümlesi tam da iyileştiğini düşündüğümüz yaralarımızı yeniden gün yüzüne çıkarıyor. Belki de tam bu noktada kendimize yeniden dönüp bakmamız ve hem kendimizi hem hayatımızı sorgulamamız bizlere yol gösterici olacaktır. Çünkü şüpheci ve soru soran yaklaşım her zaman bizi daha ileri taşıyan şeydir. Ne dersiniz, uysal bir şekilde sürdürdüğümüz hayatımızda içimizdeki fırtınalar oluşturan isyanlarımıza bakma zamanımız gelmedi mi artık? Yoksa dillendirilmeyen tüm sözlerin esiri mi olacaksınız? Karar sizin.