Bir hafta öncesinde İzmir’de meydana gelen depremle birlikte tüm ülke olarak enkazlara, ölenlere, yaralılara veya kurtarılanlara odaklandık. Tüm sosyal medya veya haberlerde bu görüntülere şahit olduk. Bu görüntülere maruz kalmak kimi insanları yardım etmeye teşvik ederken kimi insanları da daha önce yaşadığı deprem travmaları nedeniyle kötü olmasına sebep oldu.
Mucizeler sonucu enkaz altından çıkan küçük çocuklar bizlere yeniden umut etmeyi hatırlattığı kesin. Yalnızca umut etmek değil tek bir yürek olmamıza da vesile oldu. Bu nedenle de enkaz altından son kişi çıkana kadar hepimiz enkaz altındayız diye düşünmeye başladık. Bu ne kadar da umut verici. Herkes ortak bir yardımlaşma çerçevesinde birleşti.
Umut etmek bazen bir şeyin gerçekleşmesini beklemek diye düşünülebilirken bazen de olumsuz olayların gerçekleşmemesini dilemek olabilir. Depreme veya depremin görüntülerine maruz kaldığımızda da çocukların kurtulmasını gördükçe umudumuz artıyor. 
Bu görüntülerin paylaşılması noktasında herkes farklı bir taraf tutuyor. Bu görüntülere maruz kalmak veya paylaşılması bunu yaşayan çocukların travmalarını sonrasında etkileyebileceği gibi bu görüntüler özel hayatın istismarı olduğunu unutmamak gerekir.
Doğal afetler belki de hem bizi birleştirirken hem de teknolojinin gelişmesiyle birlikte istenmeyen durumlar da yaşandı. Depremin yaşandığı bölgeye bağlı olarak fay hattı veya fiziksel bir nedene bağlı olmayan sebeplerden kaynaklandığını öne süren insanlar oldu. Yardım kolilerini alıp farklı şekillerde para karşılığı satan insanlar oldu. Başka bir örnek olarak da bu depremi fırsata dönüştürmeye çalışıp normalden daha yüksek fiyatlarla ihtiyaç duyulan ürünleri satanlar oldu.
Başka bir noktada ise daha öncesinde depreme maruz kalan veya buradaki gelişmeleri takip eden insanlar tepki göstermeye başladı. Özellikle binanın yapımından sorumlu olan insanlara veya bu konuyla ilgili paraların doğru kullanılmadığına ilişkin tepkilere şahit olduk. Deprem sonrası hasar tespiti yapılırken yıkılan ev duvarları olmasına rağmen hasar olmadığına dair rapor edilen binalara ilişkin haberler almaya başladık.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen bizler umut etmekten hiç vazgeçmedik. Enkaz altından çıkan her kişi bizim için değerli oldu. Kadın, erkek, çocuk fark etmeksizin her yitip giden yaşama bir kere daha üzüldük. Her bir ölüm haberini aldığımızda içimizde bir parça daha koptu adeta. Belki de bu nedenle onca güne onca saate rağmen bina yıkıntıları arasında bizlere el sallayan insanları veya hayvanları gördüğümüzde mutlu olduk. Sevindik. Yeniden umutla dolduk. Hala daha enkaz altında olan insanların hayatta olma ihtimaline olan inancımız arttı. 
Umut etmek veya inanmaktan hiç vazgeçmedik. Vazgeçilmediği için de birçok gönüllü insan, müdahale ekipleri, itfaiyeciler, hemşireler, doktorlar, ilk yardım ekipleri hiç durmadan uykusuz bir şekilde yardım etmeye devam etti. Deprem her ne kadar olumsuz bir durum olsa da olumsuz sonuçlara yol açmış olsa da sonrasında yaşanılan bu güzel anılar umut etmeye teşvik etti bizleri. Umut etmek de birleştirdi.