Değerli okurlar.
Sık sık bu köşeden,
Türkiye’nin yol geçen hanına dönüştüğünden söz edip duruyorum.
Ne diye tekrarlayıp duruyorum?
Irkçı, kafatasçı falan olduğum için mi?
İnanın ne ırkçıyım ne de kafatasçı.
Amma ve lakin.
Ülkesini çok seven.
Milletin ne anlama geldiğini çok iyi bilirken, ülke insanını da seven ve sevmeye çalışan birisiyim.
Ülkemi sevdiğimden söz edip arkasından, 
Ülke insanını da, sevmeye çalışmaktan söz etmemin nedenini herhalde merak etmişsinizdir.
Bakın.
Millet ne anlama geliyor?
Aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus.- Herkes, bir yerde bulunan kimselerin bütünü- Benzer özellikleri olan topluluk.
Son yıllarda, oradan, buradan, binler, on binler, hatta milyonlarca insanın ülkemize kapağı atması ve her gün haberlerde cinayetlerden, soygundan, vurgundan, ahlaksızlıklardan söz edilir olması nedeniyledir ki, artık bu ülkede insanlara güvenimiz kalmadığından, ister istemez gene de insanları sevmemiz gerektiğinden söz edilip duruluyor!
Dil birliği, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliğimiz olmayan insanlarla birlikte nasıl yaşayabiliriz?
Genelde birini tanımaya, onunla dost olmaya çalışırken,
Öncelikle insan olmasını isteriz.
Ama,
Böylesine belirsizlik ve güvensizliklerle dolu bir ortamda,
Bir düşünürün “İnsan düşünen bir hayvandır” sözünden yola çıkarsak.
Benim bir insana saygı duymam ve onu sevmem için,
Belli vasıfları da olmalı.
Karşımızdakinin salt düşünen bir hayvan olmasıyla birlikte,    
İnsan olma kaygısını taşıyan, belli bir kültüre ve belli bir bilgi birikimine sahip olmasını istememiz ve tüm bu özellikleri de aynı dili konuşarak birlikte paylaşmamızı istememiz kadar doğal bir şey olamaz…
Yani.
Mükemmel olmasa da,
Mükemmele yakın ya da,  
Birlikte olmaktan sıkılmayacağım yaşamla ilgili belli şeyleri paylaşabileceğim biri olması çok önemli.
Asıl konumuza dönersek.
Türkiye.
Salt bugün değil.
Yıllardır oradan buradan ülkemize gelip yerleşenlerle dolup taştığından söz etsek de,
Bugünlerde bu alışkanlığın tavan yapıp cılkının çıktığını söylersek, kesinlikle  yanlış yapmış olmayız. 
Dünyada bırakın milyonları binlerle ifade edilen küçücük ülkelerin sayısı oldukça fazla.
Bunlardan söz etmiyorum.
Burnumuzun dibindeki Balkan ülkelerine baktığımızda.
Slovenya 2.100.000, Bulgaristan  7.200.000, Arnavutluk  2.835.000, Bosna Hersek  4.615.000, Hırvatistan  4.300.000, Karadağ  620.000, Kosova  1.740.000, Kuzey Makedonya 2.100.000, Sırbistan  7.130.000 nüfusa sahip.
Demem o ki.
O Kobani’den on bin sığınmacıyı,
Dört milyon Suriyeliyi Türkiye’ye buyur edip.
Bununla da övünürseniz.
Bu ülkede, bir sürü devletçik potansiyelinin temelini atmış olursunuz.
Bugün kendi ülkelerine ve ülke insanlarına, şu ya da bu nedenle sırt çevirenlerin, yarın bu ülkeye ve bu ülke insanına sırt çevirmeyeceklerini kim garanti edebilir?
Bence bu olanların en tehlikeli yanı.
Tabii bana göre.
Bu olan bitenle övünülmesi!