Dünya neden bu hale geldi demekten öteye, aslında ülke neden bu hale geldi diye soruyu güncellemeliyiz bence... İnsan neden bu hale geldi şehirler neden bu hale geldi,  neden korku içinde yaşıyor insanlar?
Neyin korkusu çekilen, diye yüzlerce soruyu sıralamak mümkün...
Sokaklarda neden insan kokusu yok?
Her ne kadar dünya küçük bir köy haline geldiyse de, kendi ülkemiz üstüne kendi insanımız kendimiz üstüne konuşmak da yarar var önce... Eğer konuşmaya fırsat bulabilirsek veya dinlersek anlarsak birbirimizi...
Zaman zaman demeye çalıştık, artık insan insanı dinlemiyor anlamıyor hatta insan insana acımıyor, insan insana acı vermekten sıkıntıya sokmaktan, zevk alır hale geldi...
Hele bu düşüncemizin yanına “Özellikle akşam haberlerinde dinlediğimiz ya da dinletilen cinayet haberlerini de koyunca” cehennemin ortasında kaldığımızı kanıtı değil mi?
Siz rahat mısınız yoksa, sormuyor musunuz bu olanlar ne iş diye, bir insan başka bir insanı böyle hunharca nasıl öldürülebilir diye...
Her an her saniye duyurulan cinayet ve ölüm haberleri, kalbinizi acıtmıyor mu?
Sormuyor musunuz bu ülke nereye gidiyor, insanlık nereye gidiyor, diye?
Sormuyor musunuz bu kadınların kızların suçu ne diye? Neden insan insanın canına kıyıyor gibi sorular düşmüyor mu aklınıza?
Düşmüyorsa, olanlara alışmışsınız demektir... Bu olanlar karşısında kendinizi huzur için hissediyorsanız, artık inancınız imanınız insanlığınız azalmıştır demektir...
Neyse...
Asıl demek istediğim aslında bunlar değildi, ne yapayım kendimi yanan bir evin yanında gibi hissediyorum, nasıl davranacağını bilemez halde, ne söyleyeceğini ne konuşacağını bilemez halde...
Mesela siz Hijyen sözünü ilk ne zaman duydunuz ve Hijyen ne zamandan beri hayatımızda var? Zaten biz temizliği iman edinmiş insanla değil miydik, ya da Müslümanlar?
Şimdi bir daha anladınız mı, beş vakit namazın hikmetlerinden bir hikmeti? 
Bu yeni hastalık nerden çıktı diye de hep bir soruya muhatap yüreğim, kötü düşünceli olmak değil muradım...
Ama diyorum ki, hadi gerilere gidin, eski köylere eski mahallelere eski misafirliklere, köylerimizin ortasında bulunan çeşmelere, yol boyu hanların önlerinde yayla yollarında bulunan çeşmelere...
Kaybolmasın diye çeşmelere zincirle bağlanan ya da öyle bırakılan bakır taslara... Binlerce insanın su içtiği o taslara...
O zamanlar Hijyen kurallarına uymadığı için ölen birini duydunuz mu? Demek istediğim sözlerim arasında gizli, anlayanlara selam olsun...