Geçtiğimiz hafta boyunca televizyondan takip ettiğimiz Kadın Voleybol Avrupa Şampiyonası’nda uzun zamandır yaşamadığımız gurur ve mutluluğu yaşadık. Milli takımımızda yer alan her oyuncunun voleybol oynamayı ne kadar içtenlikle ve severek gerçekleştirdiğine şahit olduk. Tokyo’da yapılan olimpiyatlarda grup maçlarından sonra elendiklerinde onlarla birlikte gözyaşlarımızı tutamamıştık. Şimdi de grup maçlarının beş maçının beşini de kazanan voleybolcularımızla birlikte sevinç çığlıkları attık. Sanki bizler de sahanın içerisinde gibi ekrandan izledik. Onların tüm duygularına eşlik ettik.
Hatırlıyorum da çocukluğumuzda Avrupa şampiyonalarına katılan futbol takımımız için aynı hisleri yaşıyorduk. Akşamları televizyon ekranında bütün aile olarak maçın başlamasını beklerdik. Eğer maç saati gündüz ve okul saatlerine denk geliyorsa öğretmenler odasından maçları izlemeye çalışırdık. Birlikte olabilme hissiyatını tüm ülkemizle birlikte yaşıyorduk. Ancak o dönemlerde diğer spor dallarına dair çok da bir fikrim yoktu açıkçası. Zamanla sporun sadece futboldan ibaret olmadığını, tüm spor dallarında hem kadın hem de erkek sporcularımız olabileceğini öğrendik. İlk başlarda kadınların yapamaz dedikleri spor dallarında başarılar gelmeye başlayınca bu düşünceden yavaş yavaş uzaklaşmaya başladık. Çünkü spor herkes içindi ve bunun cinsiyetle bir ilgisi yoktu. İsteyen herkesin fırsatlar sunulduğunda neler yapabileceğine şahit olduk. İşte olimpiyatlara veya dünya şampiyonalarına katılan sporcuları bilmek bu nedenle oldukça önemli. 
Yaptıkları sporlarla kadın veya erkek farketmeksizin tüm sporcular aslında, gençlere örnek oluşturmaktadır. Bir şeyin yapılabilir ve başarılabilir oluğunu göstermektedir. Hem çocuklara hem de gençlere hayal kurmayı ve umut etmeyi aşılamaktadır. Hayal kurmaya başlamanın ardından gelen azimli çalışma ve istikrarlı bir şekilde devam etmek aslında ihtiyacımız olan ve gençlerden beklediğimiz bir davranıştır. Her şeyden hemen sıkılmaya başlayan, ilk zorlukta pes etme eğiliminde olan gençlerimiz için bu maçları izlemek aslında büyük önem arz etmektedir. Bazen ailelerden veya çevresindeki insanlardan ‘’Çalışırsan ve istersen her şeyi başarabilirsin.’’ sözünü duymak gençlerde her zaman istenilen etkiyi bırakmayabiliyor. Ki artık yeni nesil gençlerde bu tür öğüt vermeler pek de işe yaramıyor. Gençlerin bir şeyleri görmeye ve onlara temas etmeye ihtiyacı var. Spor bu ihtiyacı karşılamada en etkili yollardan birisi olmaktadır. Hayatının bir döneminde sporun herhangi bir dalı ile uğraşmış, ona zaman ayırmış, fedakarlıklarda bulunmuş ve azimli bir şekilde sürdürmüş gençler; kendi hayatları ile ilgili kararları almada akranlarına göre daha başarılı olmaktadır. 
İşte tüm bu nedenlerle voleybol, basketbol, futbol, masa tenisi oynayan; güreş, karate, tekvando, eskrim ile ilgilenen; atıcılık yapan, koşan, bisiklet süren sporcuları görmek bir çocuğun veya bir gencin hayatını değiştirebilir. Değişen bir hayatla birlikte başka hayatlara da temas edilebilir. Böylece çocuklar çocukluklarını yaşarken hayal kurmaya devam ederler. Kurulan hayallerle birlikte sadece yapacağı netleri düşünmek zorunda kalmayıp; kendisine, geleceğine veya topluma olumlu anlamda etki bırakabilecek gençlerimiz yeşermeye başlar. Tıpkı yangınlardan sonra yeşermeye başlayan filizler gibi.