Bile bile bunları yazmayalım mı? Artık sokaklar partiler camiler tarikatlar başka başka kurumlarda görev alanlar, alma yarışında olanlar, hep biz kazanmalıyız, diyen insanlar ile dolu... 

Hatta yalnız ben kazanmalıyım, diyen insanlar ile... Ben ben ben diyen kişilerden geçilmiyor sokaklar, şehir ahalisi en çok onları konuşuyor... Kimisi kutsuyor onları, kimisi çekingen davranıyor, neden öyle davranıyorsa...

Kazanmak hakkı mı değil mi, umurunda değil, yeter ki kazansınlar, yeter ki onlar söz sahibi olsun, onların partisi onların adamları kazansın yeter ki... Ne insan umurlarında ne şehir, ne dağların ormanların denizlerin istila edilmesi...

Asla düşünen yok, biz bunu hak  eden miyiz, ben bunu hak eden miyim diye...Yeter ki kendileri kendi partileri kazansın, yeter ki kendi kazansın beyefendi...

Sen var ya ey halkım! 

Sen de ülkeni yaşadığın şehri yetimleri yoksulları hakkı hukuku dağları ormanları istila edilen denizleri düşünmekten vazgeçtin, sende hakkı hukuku savunmaktan, hakkın doğrunun yanında olmaktan çoktan vazgeçtin...

Sende paraya çıkarına yenildin... Hele bir düşün, hele başını ellerinin arasına al, bir düşün kendine sor ben ne yaptım diye?

İnsanın kendini düşünmesi insani bir haslet, ama hakkın olmayan bir şeye talip olmak istemek hem zalimlik hem haram, hem de hesabı var mahşer gününde...

Yoksa biz mahşer gününü hesap gününü demi unuttuk?

Sende önce kendi çıkarını önemsedin “hakkım mı hakkım değil mi?” diye sorgulamadan, inkâr etme... 

Kazanda nasıl kazanırsan kazan... Bir yere müdür olda, nasıl olursa olsun... Şehrin en merkezi camisine imam tayin edil de, ötesi önemli değil...

Belediye başkanı parti başkanı seni bir yerlere görevlendirsin de, ötesini boş ver öylemi?

Tamam, da o zaman nasıl bahsedeceğiz bu ülkede hak hukuk adalet olduğunu... Senin hakkın olan başkalarının hakkı neden olmasın...

Tamam, her şeyi kabullensek de, senin havandan geçilmiyor be arkadaş... Nereye gitsen Tanrının gölgesini yanında götürüyorsun ve gerçekten çok çekilmez oluyorsun kimi zaman...

Kalbinin karanlığı yüzüne vuruyor, keşke aynaya bakıp görebilseydin yüzündeki karanlığı...

Öncelikleri olmalı insanın, Müslümanların öncelikleri olmalı ve bu öncelikler için kaygılar taşımalı...

Hak kime aitse ona vermeli, haksız kimse ona haksızsın demeli... Sanırım ahali olarak biz hakkı haklıyı savunursak, şehri savunursak, yuva yapacak dal bırakılmayan kuşların hakkını savunursak  “umudum o ki” bir şeyler düzelecek...
Düzelmeye düzeltmeye kendimizden başlayalım önce...


Mehmet KAYA