Değerli okurlar,
Seksenli yaşların ilkbaharındayım. 
Siyasi içerikli ilk köşe yazım 18 yaşımdayken Kastamonu Doğrusöz gazetesinde yayınlandı.
Sonra mı?
Farklı yerlerde, farklı gazetelerde bir sürü yazım okurlarla buluştu.
Kastamonu’da Açıksöz, Alanya’da da Bizim Alanya gazetelerinde genel yayın müdürlüğü yaptım.
Yazılarım genellikle siyasi içerikli olsa da, her konuda herkes gibi ahkam kesip durdum!
Ahkam kestim derken.
Büyük düşünür Sokrat’ın “Dünyada en bilgili insan benim, çünkü hiçbir şey bilmediğimi biliyorum” sözünü çok iyi algılayanlardanım.
Bilgi okyanusları o kadar geniş ve derin ki, biz ancak çok sığ sularda kulaç atabiliriz.
80 yıl mı?
İnanın dün gibi.
Nasıl geçtiğini bilemiyorum.
Ama bu yılları dolu dolu yaşadığımı çok iyi bildiğim gibi beni yakından tanıyan dostlarım da çok iyi bilirler.
Tamı tamına 68 yıl, siyasetin her alanında aktif olarak yer aldım!
Ama nedendir bilinmez!
Son yıllarımda siyasetten o kadar soğumuşum ki, ne siyasi haberleri, ne de siyasetçileri dinlemediğim gibi, siyaset konuşanın da yanından tabanları yağlayıp kaçıyorum.
Çok siyasetçi tanıdım.
Kimi siyasetçinin şu ya da bu biçimde paçasından aşağı çektiğim gibi, çoğu siyasetçiye de payanda olmuşumdur!
İnanın, yere göğe sığdıramadığımız, dağlara, taşlara adlarını yazdığımız kimi siyasetçinin nasıl olup da, bu kadar fanatikçe peşine takıldığımıza hep şaşarım.
Kimine de nasıl oldu da yerden yere vurup durduk diyerek hala üzülüp duruyorum. 
Siz de aynı duyguları yaşıyor musunuz?
Çok merak ediyorum.
Tabii bu bir nevi özeleştiri anlamına gelmekte.
Herkes gençliğinde bir siyasi yapıya bilinçli bir biçimde değil, şunun bunun etkisiyle yönelmiş ve bu yapıyı futbol takımı tutar gibi tutmuştur.
Dün bu yapıları sorgulayan olmadığı gibi, bugün de yok.
İstisnasız herkes, objektif olarak, peşinden koştuğu, siyasi yapıyı ve o yapının ideolojik kalıplarını ve ilkelerini, hatta o yapıda yer alan aktörleri bir sorgulasa, yapılan bir sürü yanlışı göreceklerdir.
Ben bu gerçekçiliğe yıllar sonra ulaşabildim.
Sanırım siyasetten soğumamın nedeni de bu olmalı!
Siyaset, sürekli fokur fokur kaynayan bir kaynar kazan.
Kazana herkes bir şeyler atıp duruyor.
Sonra da o kazanda pişenden, şu ya da bu biçimde nemalanmak için herkes birbirine saldırıyor.
Kazana kimi manevi haz almak, kimi de maddi çıkar sağlamak için üşüşüyor.
Manevi haz almak derken, ülkesine ve ülke insanına hizmet etmek anlamında söylüyorum.
Bakın Platon ne demiş: “Siyasetle uğraşmamanın cezası, sizden daha aptal olanlar tarafından yönetilmektir.”
İşin aslı, çoğu insan, özellikle de gençlik, grup olmanın güç verdiğine inanmaları ve aidiyet duygusunu sevmeleri nedeniyle siyasi yapılanmalara balıklama dalıyor.
Bu körü körüne dalış, özellikle geçmişte, kimini hayattan aldı, kimini sakat bıraktı, kimini de inanılmaz zorluklara sürükledi.
İşin acı yanı, kimi dinozorlar, hala bu anlamsız kutuplaşmada yer almanın övüncünün aymazlığı içindeler!