Varsın kentin efendileri birbirlerinin gönlünü alıp dursunlar, birbirlerine şakşak yapıp alkış tutup dursunlar... 
Üzülme sen, aldırma onarın bu saçma sapan hallerine... Yeryüzünde süren bizim yani iyilerin yani merhamet sahiplerinin yani ekmeğini paylaşanların hükmü...
Biz zaten hiç onlardan olmadık, onların sahip olduklarına sahip olmak gibi bir sevdamız olmadı... Onlar da bizden olmayı seçmediler hiçbir zaman...
Sen de biliyorsun onların pek çokları başkalarının hakkını gasp eden, alın terine el koyanlardan, kendilerine garsoniyer kullanan benciller... 
Kendilerine benzemeyenleri hor gören aşağılayan...
Sen onların havalarına, orada burada resimler çektirerek kendilerini önemli kılmaya çalıştıklarına bakma, güler gibi yaptıklarına da, çoğunun kalpleri kapkara...
 Akşam olunca evlerinin kapılarına köpek bağlayan korkudan, dikkat köpek var yazısı yazan, sence neden?
Oysa biz kimseden korkan çekinen olmadık, çünkü hiç kimsenin hakkında malında mülkünde servetinde gözümüz olmadı, her daim inandık alın terinin kutsallığına...
İnsanı sevmeyi yoksulların gözlerine bakmayı halini hatırını sormayı ibadet bildik...
Kendini neler ile avutuyorsun deme, gerçek söylüyorum, hiç kimse bize “eski defterleri açtırma” diyemez...
 Zira eskisinde de yenisinde de, hainlik yazmaz, hırsızlık talan suçu günahı yoktur... Defterlerimiz her daim hak üstüne insanüstüne sevgi ve kardeşlik üstüne...
Daha ta baştan önder seçtik biz Hazreti Muhammedi, onu önder kabul edenler insanlara dağlara taşlara kuşlara yanlışlık yapamaz...
Onu önder seçmek onunla sözleşme yapmaktır... 
Ve sözüne sadık kalmayanlar, Muhammed’in önderliğini ret edenlerdir...
Yukarıda sözünü ettiğim varsıl arkadaşların çoğu Muhammed’in önderliğine razı olmazlar...
Çünkü Muhammed “komşusu açken tok sabahlayan bizden değildir” der, senin anlayacağın varsılların işine gelmez bu hatırlatma...
Bak ne güzel birbirimizi özleyebiliyor, özlemden söz edebiliyoruz... Onlar özlemin özlemenin güzelliğinden hep uzaktırlar...
Sevginin ihtişamından, aşkın huzurundan da uzaklar, bakma kendilerini birbirlerine pazarlayıp durduklarına...
Güçlerini makamlarını ellerinden alın, tek söz edecek bir bilgiye sahip değil pek çoğu...
Hayatlarından şiir okumanın “ seni seviyorum”  demenin mutluğunu tatmışlar...
Çünkü dünyaya tapınmanın, serveti Tanrı yerine koymanın, sonucu insanı bu hale sokar, kaybettikleri zamanlar kapanacak ayak arayanlar...

Sorayım mı, konuyu değiştirelim mi?
Ben mi çok özledim seni, yoksa sen mi çok özledin sence?
Gittikçe dağlar özlem kokuyor biliyor musun, yollar özlem uzunluğunda...

Havada özlem kokusu,  söz pazarından sözle alıyorum sana yeni sözler etmek için... İnan hayatta en kolay iştir sevmek, biz sevmeye sevgiden söz etmeye devam edelim derim...
Ne dersin?
Varım diyor musun?