Her geçen gün gelen ve artan zamlar sonucu tüm hayallerimizi bir kenara bırakmak zorunda kalıyoruz. Dışarı çıkmak, kendini geliştirmek için bir etkinliğe katılmak veya evde oturmak bile para ile oluyor artık. Dışarı çıkmayalım ki para harcamayalım diyoruz ya da daha ekonomik koşullar çerçevesinde plan yapıyoruz. Ancak sadece evde otururken bile zamlı fiyatlardan etkileniyoruz. Son dönemde elektriğe gelen zam ve ocak ayı faturaları göz önünde bulundurulduğunda elektriksiz bir yaşam sürmeye alışıyoruz. Ya da elektrik odaklı ev hayatımızı yeniden düzenlemeye çalışıp ekonomi yapmaya çalışıyoruz. 
Hal böyle olunca da tüm hayal ettiklerimiz sadece hayallerde kalmaya başladı. Çünkü sadece hayal kurmak bedava bu günlerde. Günümüzü ve geçmişimizi düşünürken aklıma Juliopolis’in Yüzleri adlı sergi geliyor. Helenistik döneme dayanan bu mezarlık nekropol alanının günümüzde keşfedilmesi ve çeşitli teknolojiler ile ziyaretçilerine sunulması bizlere bir fırsat sunuyor. Geçmişimiz ile yüzleşme fırsatı. Bu günlerde süren tüm olumsuz koşullar çerçevesinde ya geleceğe ya da geçmişe gidiyoruz. Geçmişe giderken tarihi İpek yolu üzerinde bulunan bu şehre gidiyorum. O dönemde yaşamak nasıl bir şey anlamaya çalışıyorum. Ne de olsa Roma’nın en ihtişamlı zamanlarına şahitlik eden Juliopolis kenti aynı zamanda Roma’ın yıkılışına da şahit olmuştu. Böyle bakınca bizim zamanımız onların geleceğini oluşturuyor. Acaba o dönemde yaşayan insanlar böyle bir gelecek hayal ettiler mi ya da nasıl bir gelecek hayal ettiler bilemiyoruz. 
Peki bizler nasıl bir gelecek hayal ediyoruz? Hayal kurmanın bedava olduğunu göz önüne alırsak uçsuz bucaksız bir dünya inşa edebiliriz. Bizlerden yüzyıllar sonra insanlar nasıl bir yaşam sürecek, nasıl bir yönetim olacak ya da yönetim olacak mı, hangi olaylara şahitlik edecekler bilmiyoruz. Sanki her hayal dünyası şu anda içinde bulunduğumuz dünyadan daha iyi olacakmış gibi geliyor. Ne de olsa bundan daha kötüsü olmaz diye düşünüyoruz. Ancak her geçen gün daha kötüsüne şahit oluyoruz. 
Mumyalanmış bedenler veya toplu mezarları hatta normal günümüzde olan mezarlıkları ziyaret ettiyseniz orada yer alan bedenlerin bizlere anlatacağı çok şey var. Biz aslında bunun farkındayız. Ancak bazı kişiler bunun farkında değil. Hiç ölmeyeceklerini ve yüzyıllarca yaşayacaklarını düşünüyorlar. Fakat bu hayatta ölüm gibi bir gerçek var. Ben nasıl yüzyıllar öncesinde toprak altında kalan bedenleri müze sergisinde görebiliyorsam aynı şekilde yüzyıllar sonrasında bizim bedenlerimiz de başkalarına fikir verecek. Herkese geçmişi ile yüzleşme ve yok saydığımız görmezden geldiğimiz gerçekleri görmek açısından bir fırsat sağlayabilir. 
İşte benim bedavaya kurduğum hayal böyle. Ben, geçmişim ve geleceğim yan yana gelip hayatlarımızı konuşuyoruz. Hepimizin üzerinde durduğu ortak nokta ise kötü yaşam koşulları ve ölüm gerçeği. Ölüm gerçeği ile yüzleştiğimizde diğer her şey önemsiz kalıyor. Belki de devlet yöneticilerinin, katillerin, tecavüzcülerin, şiddet uygulayanların, başkalarının hayatlarına zarar verenlerin hatırlaması gereken tek şey bu. Benim hayalini kurduğum dünyada tüm bu kişiler ölmüş ve bizler onların bedenlerini tıp fakültesine bağışlamışız. Ne de olsa faydalı olabilecekleri tek konu bu.