Röportaj: Alev Uzunbaş

Erkeklerin zihninin düz, kadınların zihninin ise karmaşık olduğunu ifade eden Psikolog Gökçen Nazifoğlu, kadın erkek ilişkilerinde en büyük eksikliğin kadınlar tarafından beklentilerin söylenmemesi olduğunu söyledi. Psikolog Gökçen Nazifoğlu, depresyonu alt etmenin yollarını Gerçek Alanya Gazetesi’ne açıkladı.

-Sizi tanıyabilir miyiz?

1985 Alanya doğumluyum. İstanbul Ticaret Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nü 2009 yılında derece ile bitirdim. Mezun olduktan sonra 2 yıl Bahçeşehir Okulunda okul psikoloğu olarak çalıştım. 2011’in Eylül ayı itibari ile Gökçen Nazifoğlu  adı altında Psikoterapi ve Danışmanlık Merkezi kurdum.  4 Yıldır kendi danışmanlık ofisimde bireysel terapi ve son zamanlarda da kurumsal danışmanlık olarak hizmet vermeye devam ediyorum. Bunların içerisinde çeşitli devlet ve özel hastaneler de bulunuyor. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde deneyimim oldu. Bir buçuk yıldır da Akdeniz Üniversitesi Alanya Kampüsü’nde danışmanlık veriyorum ve son 6 aydır da Alanya Ticaret ve Sanayi Odası’na eğitim danışmanlığı yapıyorum.

-Psikolog olmaya nasıl karar verdiniz?

Çocukluktan beri, klasik olacak ama gerçekten çocukluktan itibaren idealim buydu. Ben okursam psikolog olacağım demiştim. Yani diğer türlü bir okumamım anlamı yoktu. Böyle bir algım vardı. Tüm tercihlerim psikoloji üzerineydi.  Çocukluğumdan beri hayalimdi, ailemde bu konuda arkamda durdu.  Psikologlarla ilgili şu anda algı çok güzel ama benim okuduğum dönemlerde psikologların da psikologa ihtiyacı var gözüyle bakılıyordu. Tabi ki bizlerde insanız, bizlerinde bir psikologa ihtiyacımız olabiliyor. Objektif bir değerlendirmeye, işimizi daha iyi yapabilmek adına bizler de ihtiyaç duyabiliriz (Gülüyor)

-En çok karşılaştığınız vakalar neler, daha çok hangi sorunlarla geliyorlar?

Ben kategori olarak çok ayırmıyorum. Çünkü her insanın içinde bulunduğu durumdan rahatsız olduğu bir şey varsa o onun kendi problemidir, o onun için sorundur. Örneğin depresif. Yaşadığı durum onun depresif durumunu artırabilir. Kaygısını artırabilir. Bu kişilik kaygı bozukluğunu artırabilir. Bu durumda kişi psikologlardan yardım alabiliyor. Ya da  her şey yolunda gitmesine karşın, kişi daha objektif bir karar almak amacıyla destek almak isteyebiliyor.  

-İleri yaşlardaki psikolojik sorunlarımızın ne kadarı çocukluk yıllarına dayanıyor?

O an ki algımız tehdit edici, tehlikeli. İleriki yaşlarımızda bu böyle devam edebiliyor. Çatışmaya dönüşebiliyor. Bir yerde içsel bir çatışma meydana getirebiliyor. Bu sorunlarla karşılaşınca psikolojik bir destek alma ihtiyacı duyuyor. Bize de bu algıyı değiştirmeye çalışıyoruz. O yaşadığı süreçteki olumsuz algısını değiştirmek aslında bizim hedefimiz. 

-Pozitif psikoterapi de veriyor musunuz?

Tamamen şu andaki olumsuz algıyı olumluya çevirmek. Sadece şu ana odaklıyız biz. En etkili yöntemlerden biridir bu. Süreç daha kısa, danışanı daha az yoruyor. Bu yöntemlerde daha çok ödevli çalışılır. Danışanlarımıza ödev veriyoruz.  Bu süreçte psikolog ve danışan olarak iş birliği içerisinde devam ettiğinde kendisi bile nasıl olduğunu anlamadan toparlıyoruz.

-İçsel çatışmalarla nasıl baş edebiliriz?

Bu aslında terapi sürecinin püf noktalarıdır. Terapi sürecinin içinde belirliyoruz. Hangi noktada, neler belirlenir. Hangi noktadan sonra nasıl bir adım atacağımızı genelde süreç belirliyor. Ben bunu biraz bulmacaya benzetiyorum. Kişiyi bulmaca olarak görüyorum. Biz ne yapıyoruz. Önce kişinin ana hatlarını belirliyoruz. Yani basmakalıp bir model ortaya koyarsak biz bir genelleme yapmış oluruz. Ama benim amacım kişiye özel bir süreç belirlemek.

-Bir çok psikolog ya da yaşam koçları egonun olması gerektiğini söylüyor. Sizce egomuzu beslemeli miyiz?

Öncelikli olarak egoyu tanımlamak istiyorum. Biz gündelik hayatımızda egoyu farklı kullanıyoruz. Ego aslında şudur: Benliğimizin üstüne çıkmaya çalışan bir mekanizma. Biz benliğimizin yüksek olmasını isteriz. Ego bunun üzerine çıkmaya çalışır. Ego farklı bir mekanizmadır. Ego, benliğimizi alt etmeye çalışır. Bencildir. Ego, “Ben” der. Ego’yu tamamen sıfırlamak istemeyiz. Benliğimizden bir tık yukarıda olmasını isteriz. Egoyu tamamen sıfırladığımız zaman benlik zarar görmeye başlar. Yani karşı taraftan kendini koruyamaz.  Bizim terapi sürecimizde egoyu birazcık aşağıya çekmek. Şöyle söyleyelim benlik % 90 olması gerekiyorsa egonun % 10 olması gerekiyor. 

-Peki, Türk insanı sizce nasıl, egolu muyuz, egosuz mu?

Son dönemlere baktığımızda insanlar benliğini çekmeye başladı. Bunu başarıyor artık. Çünkü, İnsanlar kendilerine odaklanabiliyorlar, kendi farkındalıklarına, kişisel gelişimlerine önem veriyorlar, kendi eksikliklerini, gelişen taraflarını analiz etme yolunda adımları var. Bu yüzden de bu farkındalık olduğu için  egomuz fena değil. 

-Kendimizi depresif ve bunalımdan nasıl koruyabiliriz?

Depresif duygu durumu gelmemesi için bunu kendimizden uzaklaştırabilmek için günlük amaçlar çok önemli. Yani bazen ne alakası var şeklinde tepkiler alabiliyorum. Ama depresyonun gelmemesi adına günlük plan, amaçlar yapmamız gerekiyor. Depresyonun panzeri budur. İnsan zihni olumsuz düşüncelere daha meyillidir. Boşa kaldığı zaman olumsuz düşünceler illaki gelir insanın zihnine. Örneğin Çok güzel bir sofra kuruluyor, biz “Bir kuş sütü eksik” diyoruz. Yine olumsuzu çıkarıyoruz orada. (Gülüyor) Oradaki zenginliği görmüyoruz, tersine olumsuz yanları çıkarıyoruz. 

-Toplumsal olarak var mı böyle hastalıklarımız?

İnsanın yapısal olarak böyle bir durum var. Zihnin yapısı böyle işler, olumsuza işler. Biz onu becerilerimizi geliştirerek olumluya çeviririz. İnsan bunun mücadele eder, ya farkında olarak, ya da farkında olmadan bilinçli ya da bilinçaltı olarak yaparız. 

-Hayata pozitif bakmanın yollarını nedir?

Kendimizi asla ertelemememiz gerekiyor. Ruhunu beslemesi adına, kendi için zamanları olması gerekiyor, kendi için yaptığı bir şeyler olması gerekiyor. Örneğin annesiniz; Sürekli çocuğunuz, sürekli çocuğunuz, işiniz, aileniz, sorumluluklarınız… Ne oluyor? Bir bakıyorsunuz ki, kendinizi unutmuşsunuz. Kendiniz için yaptığınız hiçbir şey yok. Ben danışanlarıma hep şunu söylerim; Oksijen maskesini önce kendinizin takması gerekiyor. Onu kendinize takın bu etrafınıza yayılsın. Onlara olumlu olarak yayılsın bu. 

-Depresyon ilaçlarını öneriyor musunuz?

Doğru dozda, doğru ilaç kullanılması gerekiyor. Biz ilaç tedavisi yapmıyoruz. Ancak, İlaç tedavisine başladıktan üç hafta sonra etkilerini görür ve Psikoterapi’ye hazır hale gelebiliyor. İlaç aslında duygu durumunu, o kimyayı dengeliyor.

-Siz hayatla nasıl başa çıkabiliyorsunuz?

Evet ben konuda uzmanım ama ben de bir insanım her şeyden önce. İnsanlar hep şöyle bakıyor; Aa sen psikolog değil misin? Ben de “Evet ama, bende bir insanım” diyorum. (Gülüyor) Ben de üzülebiliyorum, ben de sevinebiliyorum, ben de sinirlenebiliyorum.  Neden çünkü ben sağlıklı bir insanım. Bende hayatta güçlüklerle, olumsuzluklarla karşılaşabiliyorum. Ama ne yapıyorum; Benim için en doğrusu bu ki, bunu yaşıyorum diyorum. 

-Kadın ve erkek psikolojisi nasıl çalışıyor?

Kadın ve erkeklerin zihinsel işleyişi tamamen birbirinden farklı. Birbirlerini anlayamamalarındaki temel nokta bu. Erkek zihni daha düz çalışır. Kadınlarındaki daha karmaşıktır. Kadınlar erkeğin neden o detayları anlamadıkları üzerine canını sıkar. Ben de danışanlarıma şunu soruyorum; Beklentilerinizi dile getiriyor musunuz? Çoğunlukla hayır cevabını alıyorum. Beklentimizi dile getirmediğimiz zaman biz bayanlar olarak söylenmeden anlaşılmayı bekliyoruz. Bu anlaşılmadığı zamanda üzülüyoruz.  Zaten biz bayanların yanlardan çıkan o detay düşünceleri, zaten erkeğin zihin işleyiş olarak anlamasını bekleyemeyiz. Çünkü, zihinler farklı çalışıyor. Söylenmeyen bir şey anlaşılmaz. 

-Son olarak neler söylemek iğstersiniz?

Mesleğe adım attığım 6 yıl içerisinde gerçek bu alana başlangıç ve bugün olarak bakarsam eğer, çok olumlu bir anlamda gelişme var. Bunun için öncelikli olarak Alanya halkını taktir ediyorum. Çünkü, hem işleri olsun, hem bireysel, hem aile, hem çocuk gelişimi olarak olsun kendilerine bir şeyler katmak, olumlu anlamda rehabilite olmak için farkındalıklarının her geçen gün arttığını görüyorum ve Alanya halkını tebrik ediyorum.