Saray Mahallesi Hacı Hamdi sokakta 23 yıldır faaliyetini sürdüren Tadım Restaurant’ın sahibi Salih Yüksek ile Alanya’ya taşındığı ilk günü ve esnaflık hayatını konuştuk. 

-Sizi tanıyabilir miyiz?

65 Yaşında, Karaman doğumluyum. Karaman’da esnaflık yapıyordum. Ağabeyimle 25 yıl pasta-tatlı çeşitleri üzerine ortaklık yaptıktan ayrılmaya karar verdik. Esas mesleğim pasta ve tatlı üzerinedir.  Alanya’ya gelmeye karar verdik. Buraya geldikten sonra yaklaşık bir ay otellerde kaldım. Daha sonra Belediye Çay Bahçesinde dondurmacılık yaptım. Kulübe gibi bir yerde. Hayatımız orada yeniden başladı. Bir yıl sonra yani 1992 yılında şimdiki Tadım Restaurant’ı açtık. Ama tabii ilk açtığımızda böyle değil. 

-Sermayeniz var mıydı?

Sermayemiz yoktu. Derme çatma açtık. Bir arkadaştan masa, diğerinden sandalye almıştık. Emanetlerle başladık işe. Daha sonra Has bahçe’deki bir arkadaşın deposundaki masa ve sandalyeleri getirdik. Sandalyelerin ortası yoktu. Masaların kenarı yoktu. Üzerindeki ayıpları kapatacağız, masa örtüsü alacağız ama paramız yoktu. Karamanlı Faruklu diye bir arkadaşım vardı. Dedeoğlu mefruşata gittik. Bana kefil olunca masa örtüsünü alabildik. Masalarını ayıplarını örtmüştük ama sandalyelerin ayıpları duruyordu. Onları da minderlerle kapattık. Alanya’da kimse yabancıya ev vermiyordu. Atatürk caddesinde 300 liraya ev kiraları vardı. Ama kimse vermiyordu. 700 Liraya şimdiki Anadolu Lisesi’nin orada ev tuttuk. Oraya gidip gelmek zordu. Kılıçlardan bisiklet alalım dedik. 250 dediler. Bisikleti alamadık. Kefil istediler, kefil bulamadık. Sonrada Allah yürü kulum dedi, işlerimizi büyüttük. 

-O süreç nasıl gelişti?

1992’den bu yana Allah’a çok şükür umduğumuzdan fazlasını Allah bize nasip etti. Çok çalıştık, çabaladık çoluk çocuğumuzla birilikte… İki kızımız vardı, onları okuttuk, öğretmen çıkardık. Oğlum Celalettin okumadı, esnaflık yapmak istedi. Şimdi yavaş yavaş işleri ona devrediyorum. 

-İlk Alanya’ya geldiğiniz gün, bu kadar büyüyeceğinizi tahmin ediyor muydunuz?

Hiç tahmin etmedim. Ben buraya sırf boş pide yaparım, kimseye muhtaç olmamayım düşüncesiyle geldim.  Ama sonrasında Allah çok şükür can verdi, sağlık verdi, mal-mülk verdi, huzur verdi. Sağ olsunlar çevre verdi.

-Alanya’da çevre edinmenin zorluğunu sizde yaşadınız mı?

Alanya’da yabancı olarak dışlanıyorsunuz. Onun acısını, sancısını yaşadık. Şu an herkes bizi, bizde herkesi tanıyoruz. Ama ilk geldiğim yıllarda çok zorluk yaşadım. Yıllarca mücadele ettik. Sonra ekmeğimizin peşinde olduğumuzu, dürüst olduğumuzu öğrendiler. 

-Pide ile başladınız, şu an konsepte neler var?

A’dan Z’ye her şey var. Alakart, balık, Pizza, Pidemiz zaten devam ediyor. İlk zamanlar boş pide ile başladık, sonra etli ekmekte yaptık. Etli ekmekten sonra döner, Alakart hepsine girdik. Şu an A’dan Z’ye her şey yapıyoruz. 

-Ticarette başarılı olmanın püf noktası nedir?

Her şeyden önce dürüst olacaksınız. Çok çalışacaksınız. Çalışmak, çalışmak, çalışmak. Bir de dondurmacılık dönemimde, Belediye Çay Bahçesinin kirasını çıkaramadığım zaman tekrar memlekete gitmeyi düşündüm. Çay Bahçesi İşletmecisi Mehmet Dural arkadaşım “Sakın gitme, gidersen yine sen üzülürsün. Çalış. Burada başarılı olmaya çalış” dedi. Sağ olsun onun bana çok iyiliği dokundu.  

-Eskiden ticaret kazandırıyordu. Birikim yapabiliyordunuz. Peki, şimdi ticaret nasıl?

Eskiden dediğiniz gibi belki çok daha fazla zorluk vardı. Çoluk çocuk çalışıp, sabredip bir noktaya gelebiliyordunuz. Eskiden işler öyle yoğundu ki, günlük iki ya da üç saatlik uykumuz yoktu bile. Müşterileri kovarsak gidiyorlardı. O dönemler öyleydi. Ama şimdi 2005 yılından sonra işler düşüşe geçti.  Şimdi öyle oluyor ki, turistler bile veresiye yazdırıp, kaçıp gidiyorlar. 

-Yabancı turistleri kazanmak için ne yapılabilir?

Profesyonel bir şekilde tanıtım yapılması gerekiyor. Gerekirse Sağlık turizminin getirilmesi lazım. Esnaflar olarak söylüyorum, yüksek kâr marjından kaçınmak lazım. Turisti bir kereliğine görmemek lazım. Her şey dahil sistem kaldırılmalı. Esnafın iş yapabilmesi için her şey dahil sistemin kalkması lazım. 

-Salih bey, o sıkıntılı dönemlerinde yaşadığın, unutamadığın bir anınız var mı?

Çok tabii. Yine param yoktu. Ama menüyü içeren  bir dış tabelası yaptırmam gerekiyordu. O dönemde de zabıtalar menüleri toplarlardı. Zor yaptığımız menü tabelasını bir akşam zabıtalar geldi söktü, ekip arabasına attılar, götürdüler. Çünkü, borcunu ödeyememiştim. Param yoktu ki… Tabelayı bir daha yaptıracak param da yok. Zabıtanın attığı yerden yine tabelayı almak için peşlerine gittik. Otogarın orada bulunan hurdalığa vardık. Baktık ki, tabelayı tümden kırmışlar. Parasızlığıma çok üzülmüştüm. Çünkü, ancak kendi yağımla kavrulabiliyordum, param yoktu. 

Bir de İlk burayı tuttuğumda 37 metrekarelik bir alanım vardı. Döner takmak istedik. Apartmandan müsaade istedim bir metrekarelik bir yer yaptırdım.  Ama sonradan apartman sahibi beni şikayet etti. Kaçak inşaat diyerek ceza aldım. Büyük bir para cezası geldi. Bende yaptığım yeri yıktım. Ama Belediyeye bildirmemişim. Bildirmediğim için çok ciddi bir para cezası ödemek zorunda kaldım. 

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Alanya’ya geldiğim ilk yıllar çok büyük sıkıntılar yaşadım. Maddi ve manevi olarak. Bunun yanı sıra yabancı olmanın verdiği sıkıntıları da yaşadım. Ama, Alanya çok güzel bir yer, Alanyalılar çok iyi insanlar. Fakat, siz dürüst olursanız. Dürüst olacaksınız, çalışkan olacaksınız. Dürüst olduktan sonra Alanya’da ekmek yiyebilirsiniz.