15 Yıl önce eşinden ayrılan ardından Alanya’ya yerleşen Nilgün Alkan, yakınlarının desteği ile esnaflığa adım atmış. Cuma pazarı girişinde Çanta Mağazası açan Nilgün Alkan, yaşadığı zorlukları Gerçek Alanya Gazetesi’ne anlatırken kendi ayakları üzerinde onuruyla bir yaşamı seçen deli kadınlara toplumun sahip çıkmasını istedi.

-Alanya’ya ne zaman ve nasıl geldiniz?

Erzincan’dan 15  yıl önce Alanya’ya geldim. 3 Kızım bir oğlum var. Bir kızım orada evliydi. İki kızım ve oğlum ile birlikte Alanya’ya geldim. Bundan üç sene önce ticarete başladım. Ayaklarımın üzerinde durmak zorundaydım. Eşimden ayrıldım. Bir nafaka söz konusu değildi ayrıldığım zaman. Sürekli verdiği üç kuruştan söz ederdi. Ekonomik olarak kendi ayaklarımın üzerinde durmalıydım. Ailemden ya da yakınlarımdan bana maddi olarak yardım edin diyen bir yapım yok, böyle bir karakterim yok. Büyük damadımla bir yola çıkmaya karar verdik. “Anne sana bir şey yapalım” dedi.  Birlikte Tekstil yapmaya karar verdik. Ama tekstil beni yedi. 

-Nasıl yani?

Şöyle  yedi; Ben Alanya’da olmayanı getirmeye çalıştım. Mesela Alanya’da herkes aynı giyiniyor. Modeller aynı, tarz aynı. Alanya’nın kalburüstü olanları İstanbul ya da Antalya’dan alış-veriş yapıyorlar. Ama Alanya’nın hanımları hep tekdüze kıyafetlerini giyiyordu. Alanya’da olmayanı getirmeyi çalıştım, güzel, kaliteli, farklı ürünler getiriyordum. 

-Kabul görmedi mi?

Evet kabul görmedi. Neden çünkü; yan tarafımda ucuz ürünler vardı. Onlar çok ucuza satıyordu. Bir de ben ev hanımıydım. Hayatımda hiç ticaret yapmamıştım. Ortanca kızım bayan kuaförüydü. Babası ona dükkan açmıştı. Ona yardımcı oluyordum. Beni patron zannediyorlardı. Ben beş yıl kızımla aynı dükkanda çalıştım. Çalıştım derken, müşterileri ağırladım. İnsan ilişkilerim çok iyidir. O yüzden kendimde o cesareti bulmuştum. Cesaretim vardı. Farklı ürünler getirmem gerektiğini de düşünmüştüm ama olmadı. Mesela bir yılbaşı tarz modeller getirmiştim. Ben onu 50 liraya satmaya çalışırken, dükkanımın etrafında bulunan mağazalar benzer kıyafetlerin  imitasyonunu getirdi, 19.90 liraya sattı. O, 50 tane sattı. Ben 3 tane kıyafet satamadım. Kalite değil, ucuzluk ön plandaydı. 

-Peki, çanta işine nasıl girdiniz?

Bir yakınım butik açtı. Hem onlar, hem ben butik olmayalım dedim. Zaten bir avuç aileyiz burada. Benim çevremi o tanıyor, ben tanıyorum. Evet Allah herkesin rızkını ayrı ayrı vermiş ama, aynı aile içerisinde iki kişinin butik açması bana çok doğru gelmedi. Bende Cuma Pazarı birebir Marketin çaprazında bulunan bu dükkanı tuttum. Çanta, eşarp işi yapmaya karar verdim.   Tekstilden daha çok seviyorum çanta işini. Tekstilde detaylar bana zor gelmişti. Tekstilde modayı takip etmek çok zor oluyor. Her an moda değişebiliyor. Ama çantada böyle değil. Klasik çanta, spor çanta, fantezi çanta çeşitleri var. Çok memnunum hoşuma gidiyor. İyi ki çanta işine dönüş yapmışım. Eşarpta satıyorum. Eşarpta tekstile girdiği için modası çok çabuk değişiyor. Çanta da trend olan modeller oluyor. Daha çok klasik, spor ve fantezi çantalar satıyorum.  

-Bir çok esnaf krizden etkilendiğini söylüyor ya siz?

Krizden sadece ben değil, bütün Alanya etkilendi. Alanya esnafını tamamen etkiledi. Zaten zengin zengindir. Sermayesi kuvvetli olan insan için önemli değildir. Günlük cirosu olmuş-olmamış çok önemli değil. Ama benim için ve benim gibi tek başına mücadele veren, sermayesi olmayan insanlar için kriz gerçekten çok kötü vurdu. Hele şu son 15 gündür Alanya’da yaşanan olaylar (tamam benimde milliyetçi bir tarafım var ama…) ekonomik krizi daha çok tetikledi. 

-Alanya’da yabancılık çektiniz mi?

Özünde Alanyalılar çok iyi insanlar, inançlı insanlar. Fakat dışarıdan gelen insanlardan pek hoşlanmıyorlar.  Haklılık payları olabilir. Şöyle ki; Dışarıdan gelen insanlar yüksek kira teklif ederek, Alanyalı’nın evinde, dükkanın da oturmuş. Birkaç kira verdikten sonra Alanyalı’yı dolandırıp gitmiş. Yani Alanyalı’nın canı yanmış. Bu konuda haklılar ama şöyle de bir durum var. Normal kira veren insanı değil de yüksek kira verenleri tercih etmeleri başlı başına bir yanlış. Düzgün insanlardan da şüpheleniyorlar. Herkesi aynı kefeye koymamalılar. Seçici olmaları lazım, dikkatli olmaları lazım. 

-Kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan kadın sayısı her geçen gün artıyor. Onlara ne önerirsin, nasıl ayakta dursunlar?

En başta kimseye boyun eğmeyecekler. Dik olacaklar hayatta. Ben el alem ne der diye asla takılmam. 15 yıldır kendime koymuş olduğum bir duvarım var, bir çizgim var. O duvar, o çizgim ile hayatıma devam ediyorum. Ne kimseye eyvallahım olmuştur şimdiye kadar, ne de bir zararım dokunmuştur. Evet herkesin bir borcu var. Şuradaki esnafa 50 lira, 100 lira borcumuz vardır. Onu demiyorum. Ama kimsenin hakkında, kimsenin hukukunda, kimsenin kazancında olmamışımdır. Benim gibi kadınlara diyeceğim tek şey;  ayaklarının üzerinde durmaya çalışsınlar. Sevgiliymiş, kocaymış bunlar hep ikinci planda…  İllaki işyeri açmak zorunda değiller, işyeri açmadan da ekmek paralarını kazanabilirler, ayaklarının üzerinde durabilirler. Şimdi bakıyorum Alanya’da bir çok kadının sevgiliai var. Sevgili parası ile geziyorlar. Kadınlık bu değil. Kimlik bu değil ya…  O tarz kadınlar benim karşımda “Benim bir kimliğim var” dediğinde kızıyorum. 

-Tek başına ayakta dururken siz nasıl mücadeleler verdiniz?

Ben, önce hiç kimse yok, sadece Allah var dedim. Yaradan’a sırtımı verdim. Çok inançlı bir insanım… Çok şey kaybettim. En başta sağlığımı kaybettim. Sadece onurlu bir duruş sergilemek için. İnandığım gibi yaşamak için. İnançlı biri olarak kalmak için, dik bir duruş sergilemek için, hani bir laf vardır ya; aç yatarım ama kuyruğumu dik tutarım. Bunu başardım. Aç değilim Allah’ıma şükür. Küçük de olsa bir gelir kapım var. Ama bu dönem çok büyük bir sıkıntı. Bazen kendi kendime “Keşke şu ticarete atılmasaydım” diyorum.

-Ticaret olmasaydı ne yapacaktınız?

Belki bir yere girer çalışırdım diye düşünüyorum. Ama insanlarımızda bir de şu var. Başın örtülü ise, biraz kilon, biraz da yaşın geçmişse “Abla senden çay bile isteyemeyiz” diyorlar. Ama karşılarına mini etek, işveli, cilveli bir hanımefendi olursa ondan çay isteyebiliyorlar. Ben her iş başvurusu yaptığımda böyle cevaplar aldım. Ama ticarete başladığıma da pişmanım. Beni çok yordu. Maddi yönden yoruldum. Manevi yönden yoruldum. Tek başınasın. Arkanda bir destekçin yok. Allah’a şükürler olsun. Çocuklarım burada, yakınlarım burada. Ama bir yere kadar. Ailemden maddi beklentim hiçbir zaman olmadı zaten ama manevi olarak da bir yere kadar. Ondan sonra zaten sende her şeyi boş vermiş oluyorsun. Bir tek çocuklarını düşünüyorsun artık kendini düşünmüyorsun. 
Ben deli kadınlardanım. Duruşum delidir. Konuşmam delidir. Deli kadınlardan zarar gelmez. Ama deli kadınların sevgiye ihtiyacı var, güvene ihtiyacı var, saygı duyulmaya ihtiyacı var. Lütfen toplum olarak deli kadınlarınıza sahip çıkın. Gözüm karadır. Aklıma koyduğumu yaparım.  Kimseye eyvallahım yok. Eğer ki, ben aklıma koymuşsam yaparım. Çocuklarımı çok seviyorum, damatlarımı da çok seviyorum. İyi ki varlar. Kızlarıma sevgilerini veriyorlar, güven veriyorlar. Dostum var hayatta, evet bir tane var. O da hayatta tek başına mücadele veren bir hanımefendi.  Çok mükemmel  bir insan. O da deli kadınlardan. 

-Son olarak neler söylemek istersiniz?

Bir kadın ayaklarının üzerinde durabiliyorsa ne mutlu ona. Erkeksiz hem de. Kimsenin sırtına yük olmasınlar. Ticaret çok güzel bir şey. Ama o ticaret ahlakına uyarlarsa. Ben ticarete başlarken yemin ettim. “Allah’ım ben helal kazanmak istiyorum” diye Allah’ıma şükürler olsun ki, bu güne kadar kimseyi aldatmadım, kimsenin hakkını yemedim.  Turiste  sattığım çanta fiyatı ile yerli müşteriye sattığım fiyat aynıdır. Turist ile Türkiş fiyatım yok benim. Ticaret çok güzel bir uğraş, kendi paranı kazanıyorsun, özgüvenin oluyor. Tabi vergiden, kiradan, stopajdan geriye bir şey kalırsa ticaret güzel bir şey. (Gülüyor) Oğlumla bir şey yemeye çıktığımız zaman bundan büyük bir keyif alıyorum. Oh diyorum, harcadığım kendi param, helal param diyorum. Çocuklarımı çok seviyorum. Hayatım mücadelelerle dolu ama yaşamayı seviyorum, insanları seviyorum, dik durmayı seviyorum, onurumla yaşamayı seviyorum, deliliğimi seviyorum. Her şeyden önce kurban olduğum Yaradan’ımı çok seviyorum.  Ve deli kadınları sevin diyorum.  Ve şu sözü paylaşmak istiyorum; 
Deli kadınlar dümdüz kadınlardır, hileye hurdaya ihtiyaç duymazlar. 
Sizden bir şey istediğinde hiçbir ayak oyununa ya da hesaplamaya ihtiyaç duymadan ister...!
Bir şeyi reddettiğinde de bunu yine ayni düzlükte reddeder. Öldür Allah ikna edemezsiniz.  Çünkü sizin dünyanızın gücü onu ikna etmeye yetmez...!
Dedik ya zaman mutlaka deli kadını haklı çıkaracaktır. Para, pul, kariyer, kimlik, ulus, sınır, ev, mal, mülk vs. asla işi olmaz....! 
Bu açıdan ulussuzdurlar onları dünyanın neresinde görürseniz görün şıp diye tanırsınız çünkü ne kahkahaları tutsak, ne gözyaşları sinirli, ne arzuları hapis ne öfkeleri prangalıdır. Bu duygu durumlarından herhangi birini herhangi bir mekanda, kişi sayısı fark etmeksizin tak diye önünüze koyarlar...!
Size düşen o an yaşanacak olan neyse tadını sonuna kadar çıkarmaktır. Sevecekse orta yerde sevecektir herkesin içinde her şeyin içinde...! 
 

Deli kadınlar güzel sever, onları sevin…

Matmazel Çanta Mağazası’na nasıl ulaşabilirsiniz:

Cuma pazarı girişi, 1e1 Marketin çaprazında. İletişim: 0 507 774 6197

dukkan-panorama.jpggazet-014.jpggazet-017.jpggazet-023.jpg