Küresel bir salgınla ilk defa yüz yüze gelen bizler  için hayat belki de eskisi gibi olmayacak. Covid-19 küresel bir sağlık sorunu olmakla birlikte eğitimde, ekonomide, tarımda ve toplumsal dinamiklerimizde derin izler bırakarak alışkanlıklarımızı değiştirdi ve ‘yeni normal’i yarattı. 
    
Bildiğimiz gibi eğitim, bir bireyin en temel haklarından biri. Ancak milyonlarca öğrenci için pandemiyle birlikte kesintiye uğradı. Yüz yüze eğitime ara verilmiş olmasıyla birlikte öğrenmenin sürekliliğinin sağlanması için ülkemiz ve pek çok ülkede çeşitli eğitim faaliyetleri yürütülmeye başlandı.

Birçoğumuzun aşina olmadığı bu yeni sistemin öğrencilerin zihinlerinde çeşitli soru işaretleri uyandırması, özellikle uyum döneminde belirli pratik ve duygusal zorluklar yaşanması ve bu zorlukların baş edilemez olarak algılanması olasıdır. Düzeyi ne olursa olsun sınıf dışında, TV karşısında pasif alıcı konumundaki öğrenciye ders anlatırken öğrencinin ilgisini ve dikkatini uzun süre canlı tutmak mümkün değil. Belirsiz koşulların netleştirilmeye çalışıldığı bu günlerde kendilerini sürecin pasif bir parçası olarak algılayan öğrencilerin kaygı ve öfke gibi olumsuz duyguları daha fazla hissetmesi normaldir.

Öğretmenlerin pek çoğu yabancı oldukları uzaktan eğitim sürecine adapte olmaya ve yaşadıkları zorluklarla baş etmeye çalışırken, ayrıca okul yönetimi ve öğrenci velilerinin beklentilerini de karşılamaya çalışıyor. Üstelik hazır olmadan kendilerini içinde buldukları bu süreçte yaşadıkları zorluklarla ilgili haksız eleştirilere maruz kalıyorlar. Bir yandan devam eden sınav baskısı, bir yandan velilerin sürekli destek beklemesi, bir yandan tüm öğrencilere erişme kaygısı çok ciddi baskı ve stres oluşturuyor. Salgın sürecinin sonunda, okula dönüşte de öğrenciler arasındaki farkı azaltma ve öğrenme kayıplarını telafi etme noktasında oldukça zorlu günler bekliyor. 

Yaşanan bu değişiklikler velileri de çok etkiledi. Eğitimdeki aksamaların beraberinde getireceği riskler konusunda endişe duymakta ve gelecek kaygısı taşımaktalar. Pandemiyle beraber öğrencilerin okul ve üniversitelerden ayrılıp evlerine dönmeleri velilerin eğitim sürecindeki rollerini artırdı. Aslında bu rollere sahip ebeveynler normal eğitimin kesintiye uğramasıyla beraber bu rolleri en üst dereceden tecrübe etmek durumunda kaldılar. 

Salgın süreci bize hiçbir şeyin diğerinden bağımsız olmadığını, yeni bir dünya düzenine doğru gittiğimizi gösterdi. Acil durumlarda alınan kısa vadeli önlemler bir süre sonra normal yaşamın bir parçası haline gelerek kalıcı bir nitelik kazanacak belki de. MEB öğrencilerimizi bir yandan çağın gereği dijital dünyaya hazırlarken, diğer yandan öz değerlerine sahip çıkan, insanlığın ortak değeri olan erdemlere sahip olarak yetiştirmeye çalışıyor. Bu nedenle önümüzdeki ‘yeni dünyada’ kendi kimliğimizi koruyarak etkin bir biçimde yerimizi almalıyız. Yeni dünyada kapıların bize açılması için doğru kapıyı çalmalıyız. Bilmeliyiz ki, boş evlerin kapısı içeriden açılmaz!...