Hiçbirimiz Milli Eğitim Bakanı veya YÖK Başkanı değiliz. Ancak geçtiğimiz iki yıl boyunca yapılan uzaktan eğitimlerle birlikte okullara ve eğitime dair söyleyecek çok sözümüz oldu. Bir öğrenci, veli, öğretmen, idari personel, okul personeli veya bu konulara uzaktan tanık olan kişilerden birisiydik. Son yıllarda her ağustos ayında olduğu gibi bu ağustos ayında da okulların açılıp açılmayacağı gündemde. 
Aylardır değişik ücret politikalarıyla maaşlarını düzenli ve tam alamayan öğretmenler, uzaktan eğitim olması nedeniyle işinden çıkarılan personeller ve bir okulda öğretmen veya çalışan olarak işe girmek isteyen personeller okulların açılmasını sonuna kadar destekliyor. Bunu istiyorlar da. Koskoca bir yaz ayında neredeyse her hafta sonu yapılan KPSS sınavı ile atanmayı bekleyen öğretmenler bunu istiyor. Şu anda herhangi bir okul ile anlaşma sağlayan ve atanmayı bekleyen tüm öğretmenler sadece mesleklerini yapabilmek ve öğrencilerine kavuşabilmek için bunu istiyorlar. Uzaktan eğitimin en zorlu kısımlarını öğretmenlerin tecrübe ettiği karşı çıkılmaz bir gerçekliktir. Elbette bu durumun bir de okul personeli tarafı var. Temizlikçisi, güvenliği, mutfak görevlisi, yemekhane görevlileri, servisçiler, teknik personeller aylardır işsiz oldukları için okulların açılmasını istiyor. Ne de olsa eğitim sektörüne bağlı o kadar çok işletme var ki: kırtasiyeler, yemek şirketleri, okul kıyafeti üreten fabrikalar, otobüs firmaları.
Bu tablonun bir diğer tarafında yer alan öğrencileri ele alacak olursak eğer okul öğrenciler için eğitim ve öğretimden önce sosyal yaşamlarını sürdükleri bir alandır. Okulda arkadaşları ile bir araya gelen çocuk ve gençler bir başkasını tanımakta ve farklı değerler öğrenmektedir. Şu anda hiç okula gitmeden okuma yazma öğrenmeye çalışan öğrenciler var. Hiç üniversiteye gitmeden üniversite sınavına hazırlandıkları masalarında okulunu bitiren öğrenciler var. Hiç kampüsünü görememiş, çimlerde arkadaşlarıyla kahve keyfi yapamamış, üniversitenin sağlayabildiği olanaklardan yararlanamamış öğrenciler var. Okul bahçesinde arkadaşlarıyla oyun oynayabilmek için teneffüsün gelmesini beklemeyi deneyimlemeyen çocuklar var. Her şeyden önce evlerinin dışında bir başka dünyanın olduğunu gösteren bir okul ortamını deneyimlemeyen öğrenciler var. Şimdilik birçok öğrenci için okul; telefon, tablet, televizyon veya bilgisayardan ibaret. Böylelikle çocuklar ve gençler iletişim kurmaktan veya bir şeyler yapabildiğini gösterebileceği bir ortamdan çok uzaklar maalesef.
Okulların veli boyutunda olan aileler için ise okul belki de özellikle çalışan aileler için en güvenilir alanlardan birisidir. Çalışan ebeveynler uzaktan eğitim sürecinde çocuklarını takip etmek ve onların evde güvenliklerini sağlamakta zorlandılar. Birçok aile pandemi sürecinin sonuna doğru ev düzenlerini ancak oturtabildi. Okulların açılmasını ve eğitimin yüz yüze devam etmesini belki de öğretmenler kadar aileler de istemektedir. 
Görüldüğü üzere ister ekonomik ister de sosyal koşullar olsun, okulların açılması ve eğitimin yüz yüze yapılması birçok kişi açısından olumlu sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Okulların açılmaması ve eğitimin online bir şekilde devam etmesi durumunda ise nasıl geçtiğini anlamadığımız ve boş geçtiğini düşündüğümüz bir yıl daha bizleri bekliyor olacak. Bu süreçte hem yetişkinler hem de çocuklar kaybedecek. Bu kaybı göze almaya hazır mıyız?