İnsanoğlu doğduğu andan itibaren, annesine, babasına, herkese öfkelenir.. 

İş hayatında, toplum hayatında, evlilik hayatında sürekli etrafındakilere öfkelenir.

Bu öfke öyle bir hale gelir ki, hayata öfke duymaya başlar.

Öfkeleri hayatını esir alır.  Kendine bir savunma mekanizması geliştirir.

İmkânları geliştikçe öfkesine neden olan ailesine, dostlarına yüz çevirebilir.

Belki iş hayatında ben de varım dercesine, daha acımasız bir hale gelebilir.

Toplum hayatında kendini ifade etme derdine düşer.

Sonuçta, öfkelendiği her şeye kafa tutmaya hesaplaşmaya başlar.

Böyle bir kişiye rastladığımız zaman rahatsız oluruz.

Ne söylersen söyle söyleyecek bir şeyi vardır.

Sinir bozucudur. Anlaşılmazdır. 

Ama onunla konuşursan anlarsın öfkelerinin nedenlerini, endişelerini korkularını, çaresizliklerini, yorgunluklarını…

Bu kadar üstüne gelinmesine sen de anlam veremezsin.

Öfke bir haykırıştır. Öfke insanların dikkatini bir yere çekme eylemdir.

Öfkelerimizi neler tetikliyor. Niçin son yıllarda daha da öfkeli toplum haline geldik. Bu gidişe dur denebilir mi? 

Bu soruların cevabını vermek çok zor.  Bu analiz sosyal bilimcilerin işi  Bu toplumun bir ferdi olarak, kendi gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. 

Son yıllarda insanlarımız, şehirleşme, trafik, gürültü,  ekonomik kaygılar, gelecek endişesi  gibi birçok yorucu yıpratıcı ortam ve duygu ile baş etmeye çalışıyor.

Yorucu hayat koşulları içinde haksızlığa uğrama, adaletsizlik, önemsenmeme,  anlaşılamama, güvenlik, gibi birçok olumsuz algıları daha çok hisseder oldu.

Günümüzde insanlarımız daha bilgili nesiller olmasına rağmen etrafında olup bitenleri baş etmekte anlamakta zorlanmaya başladılar. 

Önce sorunları kafasında çözmeye çalıştı. Çözemediği yerde tehdit altında olduğunu düşündü, kendini iyi hissetmemeye başladı 

Duygusal bir davranış olan öfkesi giderek artı. 

Aslında kontrol edilebilen öfke insanı hayatta tutar.  

“Öfke baldan tatlıdır” atasözünün anlamı, bizi öfkelendirenlere birkaç şey söylemek gönlümüze haz verir. Bizi tatmin eder.

Bu davranışımız ölçülü olduğu sürece sağlıklı bir davranıştır.

Öfkelerimiz, olup bitenleri sorgulatır, alınması gereken mesajların alınmasını sağlar.  

Asıl sorun öfkenin kontrol edilemez bir hale gelmesidir. 

Bir kısım insanımızda etkisi sağlık sorunları, hayata uyum sorunları olarak ortaya çıkar.  

Daha sonraki aşamada iş hayatında toplum hayatında sorunlar yaşamaya başlar. 

Etrafla ilişkisini azaltır, yalnızlaşmaya başlar. Hayata küser üretmekten, çalışmaktan uzaklaşır.  

Bir kısım insanımız ise daha saldırgan yapıya bürünür. 

Sahip olduğu gücünü öfkesine neden olanlara veya olmayanlara karşı kullanmaya başlar. 

Daha çok insanın öfkelenmesi için gerekeni yapar hale gelir. 

Konuşurken şu bana bunu yapmıştı, bu bana bunu yapmıştı ama şimdi ne oldu diyerek, geçmişte öfkelerinin kaynağı olanlarla hesaplaştığını anlatır.  

Sahip olduğu öfkeyi bu yolla yenebileceğini düşünür. 

Bir kısım insanımız ise öfkeleri ile hesaplaşmak için daha erdemli bir insan olması gerektiğini düşünür. 

Kendini geliştirir, daha ölçülü olur, beklentilerini ihtiyacı olan kadar sınırlar, daha adaletli olur, daha anlayışlı olur, her zaman vicdanın sesini dinler. 

Bu güne kadar öfkesine neden olan insanlarla hesaplaşmaz. 

Aksine işine bakar ve huzurlu bir yaşamamın yolunu arar.

Günümüzde en büyük tehlike öfkenin bireysellikten çıkıp toplumsal bir boyut kazanmasıdır.

Kötü niyetli toplum mühendisleri toplumsal öfkeleri kendi amaçları için kullanmaya çalışırlar.

Toplulukları ayrıştırarak düşmanlık ve kin tohumlarını atmaya çalışırlar.

Çoğu toplumlarda kontrol edilemeyen öfkelerinin nelere sebep olduğunu biliyoruz.

Bu gayretler sağduyusu yüksek toplumlarda hiçbir zaman başarılı olamaz. 

Öfkelerimize neden olan olumsuzlukları tespit etmeliyiz. 

Bu konularda neler yapabileceklerimizi düşünmeliyiz. 

Meselelere sadece siyah ve beyaz olarak bakmamalıyız

Birlikte yaşam bizlere büyük sorumluluklar getirmektedir.

Sorumluluklarımızın farkında olarak, tepkilerimizi daha ölçülü ifadelerle vermeliyiz.

Ölçüsüz öfkelerimizin en başta bizlere sonra da toplumumuza zarar vereceğini unutmamalıyız.

Birbirimizi sevmeyebiliriz. Ama birbirimize saygı göstermeliyiz…