Valla ne yalan söyleyeyim.
Bu yaşa, yani seksenli yaşlara geldim.
Bunca yıldır.
Siyasetle, yazarlık çizerlikle, bir sürü sosyal etkinliklerle uğraşmama rağmen.
Bugün nereye gittiğimizi ya da nereye götürülmek istendiğimizi tam olarak anlayabilmiş değilim!
Aslında pek de düzgün bir yere götürülmediğimizi bal gibi biliyorum.
Patron sürekli önüne gelene saldırıyor.
Diplomasi dilini çoktandır unutmuş gibi.
Maşallahı var.
Yiğitliği, efeliği kimseye bırakmıyor.
Hele ayakta durmakta bile zorlanan payandası ise efelikte ağasıyla yarışır hale geldi.
Süper güç falan dinleyen yok.
İç siyasete dönük diyerek veryansın edip duruyorlar.
Asmalar, kesmeler gırla gidiyor.
Milletin derdinden söz eden yok. 
Varsa da yoksa da, 
Bilmem şu yıllara dönük adı sanı belli olmayan hedeflere emin adımlarla yürüdüğümüzden ballandıra, ballandıra söz edip dururken, bu hedeflere ulaşmamızı istemeyen düşmanlarımızın engellemelerine rağmen yolumuza devam ettiğimizi söyleyerek, toplum uyutulmakta, daha doğrusu avutulmakta. 
Geçmişte Türk milleti Komünist Rusya düşmanıydı.
Özellikle sağcı muhafazakarlar.
ABD düşmanlığı da bizim solcuların en güçlü argümanıydı.
Belli bir süredir ABD düşmanlığı tırmanırken, Rusya sempatisi tırmanışa geçti.
Dünyanın iki kutuplu olduğu gerçeğinden yola çıkarsak.
Biz uzun bir süredir AB ile birlikte NATO ittifakı içinde ABD ile birlikte hareket ediyoruz.
Böyle bir ittifakın içinde bulunduğumuz için de, doğal olarak silahlanmamız da bu ittifak çerçevesinde geliştirilmektedir.
Ama ne var ki.
Nedeni, nereye dayandığı belli olmayan Rusya sempatisi ile Putin dostluğu belli konularda ters düşmelerle birlikte, uçak düşürülmesi olayı sonrasında çatışma kaygısı yerine iki ülke arasında kucaklaşma gündeme geldi.
Amma ve lakin NATO ittifakı içinde yer almamıza karşın Rusya ile çok yönlü karşılıklı çıkara dayalı birbirimizle alışverişten çok, tek taraflı ve de çok pahalı ciddi alışların ağırlık kazanması bazı kuşkuları da aklımıza getirmiyor değil.
Düşürülen uçağın ağır faturası mı çıkarılıyor diye de düşünmeden edemiyoruz.
Çok daha ilginci ise nasıl oluyor da NATO ittifakı içindeyken ileride türlü yaptırımları olabileceğini bile bile Rusya’dan S 400 alabiliyoruz?
ABD’ye posta atıp bağımsız Türkiye laflarıyla bu işin içinde çıkmak pek öyle kolay olmasa gerek.
İnşallah bu konu ilerde başımıza büyük işler açmaz.
Rusya ile iyi ilişkilere girmeye kimse bir şey diyemez hatta bundan memnun bile olabiliriz.
Ama bu ilişkiler karşılıklı çıkara dayandırılması gerektiği gibi, bulunduğumuz ittifaklardaki şartlara da uygun davranmamızda yarar var!