Hindistan’ da filleri yetiştirmek için, onları küçücükken kalın bir zincirle bir kazığa bağlarlarmış. Tabi bu yavru filin bu zinciri koparabilmesi, kırabilmesi ya da kazığı söküp atabilmesi mümkün değil. Küçük fil önceleri bundan kurtulmak için tüm gücüyle uğraşır, defalarca dener ama sonucu değiştiremez, özgürlüğüne kavuşamaz. Yıllar geçer, fil kocaman olur… Bağlı olduğu kazığın ve zincirin onlarca katına gücü yetebilir artık ama fil asla böyle bir girişimde bulunmaz. O özgür olamayacağına inanmıştır. Artık kırılamayan şey filin zinciri değil, inancıdır.
     Kurulu bir dünya düzeni içinde doğan insanoğlu, ilk yaşlardan itibaren etrafındaki olup bitenleri fark etmekle hayatı özümsemeye başlar. Yaşanmışlıklar, gözlemler, öğrenmeler yoluyla yaşadığı ortama uyum sağlamaya çalışır. Farkına varmak, olgu ve olayları doğru okuyabilme, derinlemesine görebilme, tanıma ve anlama konusunda bilinçli yaklaşabilme, ön yargısız ve tarafsız bakabilme kabiliyetidir. 
     Farkındalık şimdilerde çok popüler bir kavram. Bu nedenle kaçınılmaz olarak içeriği eksik bir tanım taşıyor. Yaşamda genel olarak; dikkat etmeye atıfta bulunmak için kullanılır. Ancak aynı zamanda kişinin kendi zihninin, vücudunun ve çevresinin farkında olma yeteneğinin yanı sıra, bu yeteneği geliştirme de dahil olmak üzere daha kesin tanımlar taşır. 
     Farkındalık, kişinin zihninin farkında olması ve bu yeteneği geliştirme uygulamaları bütünüdür.
Peki  cesaret mi esaret mi dersek?  Başarılı insanların hayat hikayelerini dinlerken sadece sonuca odaklanırız. Halbuki o yolda birçok engelle karşılaşırlar. Başarılı olmak için konfor alanından çıkmak gerekir ve bu o kadar da kolay değil. Ya bu alanda esir kalırsınız, ya da tüm cesaretinizi toplayarak bu esarete karşı çıkarsınız ki başarılı insanlar bu cesareti gösterebilenler olmuştur. Bir gemi limanda güvende olduğunu bilir fakat var oluşunun amacı bu değildir.
          Farkındalık, kişinin uyanık olmayı, kendini ve çevresini doğru tanımayı, bilinçli ve sorumluluk sahibi olmayı gerektirir. Farkında olan kişi kendini geliştirmek için çaba gösterir ve sahip olduklarını artı bir değer olarak kullanmasını bilir.
       Bir Çin atasözü demiş ki; 
Bilmeyen ve bilmediğini bilen çocuktur, ona öğretin!  Bilen ve bildiğini bilmeyen uykudadır, onu uyandırın!  Bilmeyen ve bilmediğini bilmeyen aptaldır, ondan sakının!  Bilen ve bildiğini bilen liderdir, onu takip edin!.