Mutluluk; ne çok konuşulan, ne çok istenen, herkesin dilinde olan ama bulunamayan sihirli şey…
Gözler hep başkalarının gülüşünde, kalpler kıskanç…
Ne garip kalpleri karartarak mutluluk aramak…
Ulaşamadığı hedeflerle mutlu olacağını sanmak…
Herkes o kadar mutluluğu arıyor ki en yakın bölgeye bakmayı unutuyor. Hâlbuki kendi kalbine bakarak mutlu olmak çok basit. Almak - istemek hislerini bir değiştirsek rahatlayacağız. 
Ben ‘mutlu et mutlu ol’ kavramına inanıyorum. Olanla mutlu ol derdindeyim.  Biliyorum ilk düşünceniz  olmayan ne verecek kendini kandırma Pollyannacılık… Bunları dediğinizi duyuyorum. 
Ama ben kendimi biliyorum, mutluyum; uyana bilmekten, yürüyebilmekten, gözlerimin görüşünden, duyuşumdan, çocuklarımla aynı masada olmaktan, selam verecek dostlarım olmasından, gülümseyerek günaydın ile başlamak güne, bir yaşlının poşetine yardım etmek, bir çocuğu gülümsetmek, bir çalışana nasılsın demek… Bu kadar zor değil. İyilik için çok zengin olman gerekmiyor. Her gülümseme, her merhaba, her küçük dokunuş ruhuna iyi geliyor. 
Atalarımız demiş ya neyi verirsen onu alırsın. Ben bunun hiç zararını görmedim. Bilakis empatim arttı,  vererek mutlu oldum ve bu şekilde olmaya devam edeceğim. 
Deneyin, ne kaybedersiniz! Günaydın ile başlayın, gülümseyerek bakın. Küçük iyiliklerden size en küçük örnek caddelerdeki otopark görevlileri. Benim plakamı bilir. Neden mi? Her seferinde onlara 2 veya 3 lira bırakırım sıcakta su al diye… Sonunda fark ettim ki onlar beni tanıyor, arabamı biliyor. Çok mutlu oldum. Kaybedecek hiçbir şeyimiz yok ama kazanacak çok şey var. Ben mutluluk tohumu ektim kalbime, onu yiyorum…