Son dönemde gündemde olan Montrö Boğazlar Sözleşmesiyle ilgili emekli amiraller tarafından hazırlanan metin gündeme oturdu. 104 emekli amiralin isminin yer aldığı bildiride “Son zamanlarda gerek Kanal İstanbul, gerekse uluslararası antlaşmaların iptali yetkisi kapsamında Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması endişe ile karşılanmaktadır” ifadeleri yer alıyor. Uzun süredir devam eden siyasal cepheleşmenin içinde herkesin bakması gereken ortak bir nokta var ki o da Türkiye’nin çıkarları ve güvenliğinin neyi gerektirdiği… 
*
Ülkemiz için önemli konularda ortak yarar, ortak akıl nedir?  Öncelikle tüm teknik detayların ötesinde, sözleşmeye yönelik tartışma biçiminin yanlışlığını belirtmek gerek. Zira gelinen aşamada bu konuyu tartışmaması gereken ilk ülke Türkiye’ dir. 
*
Montrö Boğazlar Sözleşmesi, 1936’ da imzalanan ve Türkiye’ ye İstanbul ve Çanakkale Boğazları üzerinden kontrol ve savaş gemilerinin geçişini düzenleme hakkı veren uluslararası bir sözleşme. Sözleşme, Türkiye’ ye boğazlar üzerinde tam kontrol hakkı verir Boğazlar kayıtsız şartsız Türkiye Cumhuriyeti’ne bırakılacak, tahkimat yapmak hakkı tanınacaktır. Türk Hükümeti sözleşmenin, savaş gemilerinin boğazlardan  geçişine ilişkin her hükmünün yürütülmesine göz kulak olacaktır. Sözleşme, Karadeniz’ e kıyısı olmayan ülkelere ait savaş gemilerinin geçişini sınırlamaktadır. 20’inci ve 21’inci maddelerine göre Türkiye’nin içinde bulunduğu bir savaş ya da savaş tehdidi tehlikesi ile karşı karşıya kalması durumunda, savaş gemilerinin geçişi konusunda Türk Hükümeti tümüyle dilediği gibi davranabilecektir. Böyle bir sözleşmenin ortadan kalkması, Karadeniz Bölgesinde bir deniz silahlanma yarışını teşvik edeceği gibi Türkiye’ye yönelik boğazları, jeo-stratejik dar bir koridor olarak kullanma taleplerini artıracaktır.Dolayısıyla Türkiye’nin Karadeniz’ de ve hatta küresel güç mücadelesinde barış ve huzur ikliminin tesis edilmesi açısından önemli bir temel belgesi olan Montrö’ye sahip çıkması tarihi bir sorumluluktur.
*
İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanı kararıyla feshedilmesinin ardından uluslararası anlaşmalardan çıkılma yöntemiyle ilgili tartışmalar başladı. Deniz Kuvvetleri Komutanlığından emekli 104 amiral de yaptıkları ortak açıklamada Montrö Sözleşmesinin tartışma konusu yapılmasından kaçınılması gerektiğini söyledi. Her ne kadar kibar ifade edilmiş olsa da böyle bir uyarı metnini kaleme almalarının nasıl algılanacağını bilmeleri gerekirdi. Zira bu bir bildiriydi ve ‘Yüce Türk Milletine’ diye başlıyordu. Ülkenin askeri darbelerle  ilgili geçmişi, askerin sivile müdahale sicili unutulmamışken, ‘Aksi halde’ diye devam ediyor ve altında amiral imzası olunca, hele bir de gece yarısı gelince….

Emekli amiraller görüş açıklayamaz mı? Elbette açıklar ama 104 imzalı bir bildiri gece yarısı gündeme düşerse bu işin arkası, ‘Örgütsel bir çalışma mı? Muvazzaflarla ilişkileri var mı?’  gibi soruları beraberinde getirir. Daha birkaç yıl önce askeri bir kalkışma görmüş bir ülkede, demokrasinin kendini koruması adına soruşturma açılması kaçınılmazdır. Bildiriyi hazırlayanların, organize edenlerin karmaşık ilişkileri varsa, bunların ortaya çıkması ülkenin güvenliği açısından hayati önem taşıyor elbette.

*
Ayasofya İmamı, her konuda görüş açıklıyor da emekli amiral kendi görüşünü açıklamayacak mı? Emekli Amiraller de örgütlü olarak değil de bireysel olarak görüşlerini açıklasaydı belki de Ayasofya İmamı kadar tepki toplamazdı…