“Marx halt etmiş” derken, özellikle tüm düşünsel açılımlarını ve materyalist felsefesini kast etmediğimin bilinmesini isterim.
 Görüşlerinden önemli ölçüde yararlandığım çok değerli bir düşün adamını eleştirmek ne haddime.
Ben sadece, tarihin çarklarının geriye de dönebildiğini günümüz örnekleriyle kanıtlamaya çalışacağım. 
Bir toplumun başında bir diktatör olmasa da, çok bilinçli bir biçimde toplumu bir yerden bir yerlere taşıyabilen bir sürü siyasetçiden söz edebiliriz. 
Tabii bunu, kimi siyasi aktörler, toplumu ileriye götürmek için kullanırken, kimi de toplumu bulunduğu çağın dışına yani geriye götürebilmekte.
İran, Şah tarafından monarşiyle yönetilirken, bu yapıyı çağ dışı diye eleştiriyorduk.
Şahı devirip yerine Humeyni, İran İslam Cumhuriyeti diye, Şeriata dayalı bir yönetim oluşturunca, tarihin çarkları büsbütün geriye gitti.
Şah dönemi İran halkı için çok daha moderndi.
 Bakın daha bir süre önce Afganistan’da Taliban yeniden ülke yönetimini ele geçirdi.
 Bize gelince.
 Cumhuriyetin kurulmasıyla Atatürk’ün ortaya koyduğu yönetim anlayışı demokratik bir yapıya dönüşürken, toplumun yaşam tarzı da oldukça çağdaş bir hal almıştı.
 Bugün mü?
 İnanılır gibi değil.
 Sessiz ve sakin bir biçimde.
 Bir adam, bir toplumu bu kadar mı değiştirebilir.
 Hem de hiç çaktırmadan.
 Türkiye, laik Türkiye’den yavaş, yavaş laikliği askıya alarak dindar bir topluma ya da dindar görünmeye çalışan bir topluma dönüştü.
 Bundan 10, 15, 20 yıl önce Türkiye’de Türban diye bir şey yok gibi bir şeydi.
  Bakın şimdi iki kişiden biri türbanlı.
  Başörtüsünden söz etmiyorum.
  Dini simge gibi kullanılan türbandan söz ediyorum.
  Annelerimiz, nenelerimiz başörtü takardı.
  Kimse de yadırgamazdı.
  Çünkü, 
  Başörtü simge ya da forma olarak kullanılmazdı.
 Şahsen ben, saçların örtülmesinin dinsel bir anlamının olduğuna     inanmayanlardanım.
 Kitapta, kadınlara ziynetlerinizi, edep yerlerinizi kapatın deniyorsa, bir kadının edep yeri saçları mıdır?
Gencecik kızlar kafalarını sarıp sarmalayıp sokağa çıkıyorlar.
Bunların önemli bir bölümü, bunu moda anlayışı içinde yapıyor.
Kimi de.
Dindar görünüp güven sağlayarak her tür rezilliği gerçekleştirmek için örtünüyorlar.
Dinsel anlamda örtünenlerin sayısı çok az.
Aklım fikrim almıyor.
Sayın Erdoğan, eşi Emine hanımla birlikte, toplumun tüm değer yargılarını bir yerden bir yerlere taşıma becerisini gösterdiler. 
Acaba bu başarılarını, Erdoğan’ın gençlik yıllarında Taliban’ın kurucusu Gülbeddin Hikmetyar ile görüşmesine mi borçlular?
Çok daha önemlisi. 
Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken söylediği “Demokrasi bir araçtır. Müslüman'ın laik olması mümkün değildir. Eğer benim emir-komuta merkezim bana papaz elbisesi giyeceksin diyorsa, papaz elbisesini giyer, bu şekilde gider görevimi yaparım” derken, kendisinin bir yerlere bağımlı olduğunu açıkça ortaya koymuş bulunuyor.
Bizi kimlerin yönettiği belli değil!