Geçtiğimiz bir ay içerisinde yangınlar ve seller ile mücadele etmeye çalıştık. Mücadeleye de devam ediyoruz. Doğal afet gibi görünen ancak doğallıktan oldukça uzakta olaylarla karşılaşıyoruz. Yaz ortasında kışı yaşıyor sel nedeniyle yaşanan olayları hazmetmeye çalışıyoruz. Çıkan yangınların günlerce veya haftalarca sürmesini izlerken bir an önce bunların son bulmasını istiyoruz. 
Dünyamız ısınıyor. Bunu bize artık açık bir şekilde göstermeye başladı. Küresel ısınmanın getireceği sonuçlardan hala bihaber bir şekilde çevremize zarar vermeye devam ediyoruz. Denizlerimizi kirletiyor, ormanlarımızı katlediyor, doğaya ve insana zarar verecek projeleri uygulamaya devam ediyoruz. Yıllarca Karadeniz’e yapılmasını engellenen HES projelerinin inatla yapılmasıyla birlikte bu bölgede olandan daha fazla sel ve toprak kayması yaşanıyor. Dere yataklarına yapılan yaşam alanları bir anda yok oluyor. Sonuçlarını ise bu planları ortaya koyan ve uygulayan insanlar yaşamıyor. Orada yaşayan ve her şeyden bihaber olan insanlar yaşıyor. Sadece insanlar değil hayvanlar yaşıyor, ağaçlar yaşıyor, toprak yaşıyor. 
Küresel ısınma ve iklim krizi artık bir komplo teorisi değil. Bütün dünyayı ilgilendiren bir problem. Tüm insanlık olarak acilen iklim krizi hakkında yıllardır ortaya konulan planları hayata geçirmeliyiz. Yıllarca bu konuda mücadele veren ve bu mücadele yüzünden hayatı kaybetmiş insanları dinlemeliyiz. Yapılan çalışmalar ve ortaya konulan bilimsel sonuçlara kulak vermeliyiz. Bunu yapmadığımız takdirde eriyen buzulların ortaya çıkaracağı sonuçları yaşamaya başlayacağız. Plansızca yapılan yerleşim alanları, plansızca kullanılan su gibi doğal kaynaklarının yok olmasıyla birlikte asıl tablo ile karşılaşacağız. Bu tablonun nasıl olacağına dair ortaya konulan sonuçlar ise film senaryoları gibi geliyor. Ancak iklim krizi ve küresel ısınmaya dair eyleme geçmediğimiz takdirde bu senaryolar gerçekleşecek. Bunların olması ise çok uzun yıllar sonra olmayacak. Her yıl artan bir tablo ile daha ağır senaryoları yaşamaya devam edeceğiz.
Bu yaz bundan sonra yaşayacağımız tüm yaz mevsimlerinden daha serin geçecek. Bu cümle aslında gerçeği açık bir şekilde ortaya koyuyor. Farkındaysak mevsimlerin artık bir sınırı yok. Eskiden olduğu gibi belli aylarda belli mevsimleri yaşamıyoruz. Bir ay içinde değil artık bir gün içerisinde dört mevsimi yaşıyoruz. Yapılan siyasetin, uygulanan politikaların veya siyasi çıkar uğruna atılan adımların bizlere bir yardımı maalesef yok. İnsanlık olarak kolektif bir şekilde adım atmaya ihtiyacımız var. Tek bir dünyamız var. Bu dünyamızı korumamız gerekiyor. Gidebileceğimiz başka bir gezegen henüz yok. Yaşayabileceğimiz başka bir dünya yok. Gelecek yıllar için çocuklara, gençlere, yetişkinlere veya yaşlılara bırakabileceğimiz başka bir yaşam alanı yok. Başkalarını bu kadar önemsemiyorsak en azından kendimiz için daha yaşanabilir bir dünya için adım atalım. Yoksa yıllar sonra gelecekteki insanlar bizlere hesap soracak. Bu yıllarda yaptığımız olumsuz eylemler için nasıl cüret ettiğimizi soracaklar. Şimdi ben de soruyorum: yaşam alanlarımızı yok etmeye nasıl cüret ediyorsunuz hem de yaşayabileceğimiz başka bir dünya yokken?