Küfür pek öyle övünülecek bir şey olmasa da..
Maalesef.
Bizim kültürümüzde yeri var.
Memleket Kastamonu olunca, konu daha ilginç hale geliyor.
Durup dururken küfür de nereden çıktı? Dediğinizi duyar gibiyim.
İzah edeyim.
Yaşlılık bu ya.
Ben de panik atak da had safhada!
Uzun yıllardır öğlenleri güzellik uykusuna yatıyorum.
Evin önünden çevre yolu falan değil.
 O kadar işlek olmayan sıradan bir cadde geçiyor.
Tam uykuya daldığım sırada ya o motosikletini böğürten bir zina yapacağını yaparak geçiyor.
Ya da, otomobilinde müziğin sesini sonuna kadar açıp kornaya basarak geçen sonradan görme bir öküzün gürültüsüyle yerimden fırlayınca, ister istemez, bayram da yakın olduğundan olacak “Sizin ananızın, avradınızın yedi sülalenizin bayramda ellerinden öpeyim.” Diye başlıyorum okumaya. 
Geçenlerde refüjde o egzoz patlatan manyaklardan birisiyle motosikleti elinde geçerken karşılaşınca kendisine sordum.
-Evlat sen bu motorla milleti rahatsız ettikçe, milletin de sana saydırdığının   farkında mısın? Dediğimde.
Pişkin, pişkin gülerek.
-Farkındayım. Ben de onlara saydırıyorum. Dedi.
Sinirlenip bir güzel saydırmaya başladığımda.
Allahtan oğlan hızla yanımdan uzaklaştı!
Tabii ki.
Küfrün övünülecek bir yanı yok.
Ama ne yaparsın ki bizim Kastamonulular küfürsüz konuşamaz.
Hatta bunun bir hikayesi de vardır.
Kastamonu’ya  yeni bir vali gelir.
Valinin eşi pazara gider.
Esnafa, örneğin domatesi, ya da elmayı şu fiyata verir misin diye sorduğunda.
Esnafın sürekli.
-Veriyon a.. goyun.  dediğini kocasına söyler.
Vali ertesi günü müftüyü çağırıp,  hocalar  vaazlarında küfrün günah olduğunu işlesinler deyince hoca.
-Valla vali bey ben de sürekli söylüyorum ama bunlar a. goyun laf dinlemiyorlar. Demez mi!
Aslında Kastamonulular bunu küfür anlamında değil, tamam anlamında kullanır.
Hala aynı alışkanlığın devam edip etmediğini Kastamonu’dan ayrılalı uzun yıllar olduğu için bilmiyorum. 
İnşallah yeni kuşak bu geleneği sürdürmüyordur.
Bense, bu alışkanlıktan çok mecbur kalmadıkça uzak durmaya çalışıyorum!
Bu konuyla ilgili ilginç bir olayı da anlatmadan geçemeyeceğim.
Alanya’ya yeni geldiğim yıllarda Bizim Alanya Gazetesinin Genel Yayın Müdürlüğünü yaptığım sıralardaydı.
Servet Sipahioğlu’nun ATV sinde Merhaba Trafik programını yapan Tuncer Ertürk dostum Metin Erdem’le birlikte bir söyleşi yapalım dedi.
Kabul ettik.
Bir masa kuruldu. 
Masa da renkli bardaklarda su içiyormuş gibi yaıp, rakı içerek başladık sohbete.
Kamera sabitlenmiş çekim devam ediyor.
Sohbet saatlerce sürdü.
Çekimden sonra.
Ne zaman yayınlanacak dediğimde. Bu hafta yayına hazırlarım dedi.
Aradan aylar geçti çekim yayınlanmayınca sordum.
Bizim programa ne oldu? Diye.
Tuncerciğim dedi ki.
Vallahi sinkaflı yerleri kesip biçince, elde yayınlanacak bir şey kalmadı, o kadar emek boşa gitti. Deyince başladım gülmeye.
Niye gülüyorsun ki? dediğinde de.
Suç sende bize içkili masayı kurmayacaktın.
Siz istediniz.
Olsun gene de kurmayacaktın. Diyerek bütün suçu kendisine yükledim.
Ama işin ilginç yanı, küfürleri yapan sadece benmişim. 
Metinin hiç günahı yokmuş.