Ruhumuzu sıkan ve bizi bunaltan gelişmeler yaşıyoruz. Zaten evden çıkmamakla iyice bunaldığımız şu günlerde birlik ve beraberliğimizi daha da pekiştirmemiz gerekirken yine bu zor durumu siyasi çıkara dönüştürme yarışı ve hesapları içerisine girildiğini görüyoruz. Bu durum psikolojimizi daha da bozuyor. Bu ikircikli politikalardan derhal vazgeçilmeli, toplumun psikolojisi daha fazla bozulmamalıdır. Ayrıştırma ve ötekileştirme ikileminin girdabından siyasi güç elde etme politikaları terk edilmelidir. Bugün birliğe, beraberliğe ve yardımlaşmaya her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
          Oysa yaşamakta olduğumuz gelişmeler, bu kaygının, bizi yöneten siyasilerde olmadığını görmek yaşamakta olduğumuz bunalıma tavan yaptırıyor. Hepimizin çok iyi bildiği gibi, korona vakası ortaya çıkınca büyükşehir belediyeleri, vatandaşın içine düşeceği ekonomik sıkıntıları çözmek amacıyla bağış kampanyaları başlattılar. Yardımların vatandaşa en kısa sürede ulaşması için gerekli altyapı çalışmalarını başlattılar. Yerel yönetimlerimizin yapması gereken yasal,insani ve vicdani bir görev…
          Ne var ki, aradan bir gün geçmeden, İçişleri Bakanlığımız tarafından, belediyelerimizin başlattığı bağış kampanyası hesapları bloke ediliyor. Neymiş efendim, yerel yönetimler bağış kampanyası  düzenleyemezmiş, devlet içinde devlet olmazmış. Buradan şunu mu çıkarmamız gerekiyor: Belediyelerimiz devlete ait yasal kurumlar değildir! Bundan dolayı bu kampanyaları yapamazlar! Oysa, geçmişte belediyeler bağış kampanyası düzenleyebiliyor ve yardımları halka ulaştırabiliyorlardı. Peki, şimdi ne değişti? Zaten bu kampanyalar devlet adına yapılmıyor mu? Belediyelerimiz devlet kurumu olarak kabul edilmiyorsa bir kanunla lağvedelim gitsin! Onların yaptıkları görevleri valiliklere ve kaymakamlıklara verelim gitsin de olsun bitsin!
          Bakınız, İdare Hukukunun efsane ismi Prof. Dr. Metin Günday bu konuda şöyle diyor: “Bu genelgeyi çıkaranlar 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 15/1-i, 18/g, 38/l; 5216 sayılı Büyükşehir Kanunu’nun 28. Maddelerini bir okusunlar.” Hocamızın açıkladığı bu maddelere göre belediyeler acil durumlarda bağış toplayıp vatandaşa yardım yapabilirler.
          2013 yılında Cumhurbaşkanımız, o zaman başbakan sıfatıyla “Demokratikleşme Paketi”ni açıklarken şöyle diyordu: “Yardım toplamada kısıtlamaları kaldırıyoruz. Yardım toplama konusunda, zaman zaman özgürlükler sınırlama altına alınmıştı. Anayasa ve yasalara tamamen aykırı, insanlık hak ve hürriyetlerine ters bir durum oluşturulmuştu. Şimdi yasal olarak da bu yanlış uygulamalara son veriyor, ilgili kanunun 8. Maddesindeki söz konusu hükmü kaldırıyoruz. Vatandaşımız, bundan sonra yardımlarını hür iradesiyle istediği yere verecek.” Ne kadar demokratik bir açıklama değil mi? Peki bugün yaşamakta olduğumuz durum bu açıklamayla çelişmiyor mu? Yoksa bu açıklama, yerel yönetimler bende olduğu sürece geçerlidir, diye mi düşünelim? Bu bir ayrıştırma değil mi? Hangi siyasi partiden olursa bu yerel yönetimlerin hepsi bizimdir, düşüncesiyle yaklaşmak daha birleştirici, bütünleştirici, birlik ve beraberliği sağlayıcı  olmaz mıydı?