14 Ekim tarihinde Bartın’ın Amasra ilçesinde maden ocağında patlama yaşandı. Akşam saatlerine doğru gerçekleşen patlama sonucu 41 kişi hayatını kaybetti. Kendi imkânlarıyla kurtulmaya çalışan veya kurtarma ekipleri tarafından kurtarılan işçiler şanslıydı. Ancak 41 kişi onlar kadar şanslı olamadı. Çünkü onların ölümü kader olarak görüldü.

Acı bir olayı kader olarak görmek ne demek? En başta meşru kılmak demek, ölümü ve ölenleri normalleştirmek demek. Zaten öleceğiz bu nedenle onların kaderinde burada ölmek varmış demek ihmalleri görmezden gelmek demek. Dokuz gün öncesinde Sayıştay tarafından incelenen ancak sonrasında patlama yaşanan madende insanların ihmal nedeniyle ölmesi demek. Madende çalışan işçilerin gaz kaçağı uyarılarını görmezden gelerek her gün onların ölme ihtimali ile çalışmasına göz yummak demek. En temelde iş kazası değil iş cinayeti olduğunu herkesten gizlemek demek.

Bu yaşanılan acı verici olayın kader olmadığını biliyoruz. Çünkü önlenebilirdi ve önlenmedi. Çünkü 2014’te Soma’da yaşanan ve 301 işçinin ölümü ile sonuçlanan olayı hala unutmadık. Her yıl Mayıs ayının 13’ü geldiğinde yeniden hatırlıyoruz. İhmalleri, yolsuzlukları ve maden faciası sonrasına ait görüntüleri unutmadık ki. İhmal nedeniyle yok olan yaşamları nasıl unutabiliriz ki? İşte aynı ihmal nedeniyle bugün yine, yeni ve yeniden bir facia daha yaşanıyor. Her iki olay da iş ve madencilik kazası olarak anılıyor. Oysaki bunlar kaza veya yapılan açıklamalardaki gibi kader değildir. Tıpkı kadın cinayetleri, tıpkı doğa katliamları, tıpkı çocuk istismarları veya tıpkı nefret söylemleri gibi politiktir.

Her seferinde benzer acıları yeniden yaşamak demek aslında hepimizin acılara karşı duyarsızlaştığını gösteriyor. Yaşanılan olaylar o kadar hızla gelişiyor ki yetişemiyoruz ve hangisine üzüleceğimizi şaşırıyoruz. Kendimize üzülmeyi uzun zaman önce bırakıp geleceğimize, en çok da çocukların geleceğine üzülmeye başladık. Onlar daha neler yaşayacağını bilmiyorken biz geleceğimiz için yas tutmaya başladık. Ortak acılar biriktirdik. Bu acılarımıza da tarih ismini vererek romantikleştirdik.

Tarihten ders çıkarmamız ve geleceği buna göre inşa etmemizi öğütleyen kişiler şimdilerde kader diyerek yaşanılanları doğal kılmaya çalışıyor. Uzaktan bakınca bu kişilerin kendi içlerinde ne kadar çok çelişki barındırdığını görmek mümkün hale geliyor. Hem Soma hem de Amasya olaylarının sonucunda uzaktan bakınca bunların kömür karası değil de yüz karası olduğunu görüyoruz. Hem de hiç çıkmayan bir kara.