Bundan sonra artık kazma ve inşaat sesleri ile uyanacağız. Yeşilliğin rüzgarlarla söylediği şarkıları duymak yerine onların kesilirken attıkları çığlıkların, testere seslerinin örtmesine de alıştık, alışmak zorunda da kalacağız. Bağları, bahçeleri çocuklara küçücük parklarda, çocuk bahçelerinde, anlatıp göstermek zorunda kalacağız.

Yeni kanunlar, yabancılara satışı serbest bıraktı. Bu müsaadelerle birlikte satışların patlamasıyla birlikte, beldelerdeki bağ, bahçe, arazilerin su gibi satılacağını, basından öğreniyoruz. Bizim savaşlarla vermediğimiz bu güzelim topraklarımızı paranın cazibesine kapılarak vermemiz, çoğu vatandaşlarımızı tedirgin ediyor. Kendi halkımızın ev alabilmesi imkansızlaştı..

Yıllar boyu gelişmiş, kökleri metrelerce uzaklara uzanmış ağaçlarımız artık hayatta kalıp, kalamayacağı pamuk ipliğine bağlandı. Doğal güzelliklerimiz yavaş yavaş beton yığınlarına dönüşürken,  plajda görev yapan bazı gençler bile emlak işinde çalışıyorlar.

Dağ, bayır topraklarımız erozyon tehlikeleri unutulup, ağaç katliamlarına tanık oluyoruz.

Ya denizlerimiz… 

Denizlerin kirlenmesine kim mani olacak? 2005 senesinde Damlataş Plajında denize girmekten iğrendiğimiz günler oldu. Arıtmada sorunların olduğunu zaman zaman duyuyoruz.

Denizlerde ki kirlilik yaz aylarında daha da dikkat çekmektedir. Alanya’nın büyüyüp,  gelişmesi tabi ki çok güzel ama doğal yapısını bozmadan, yeşilliği katletmeden gelişmeye bir söz yok ama bir Antalya modelini de kaldıramayacağı aşikardır. Antalya da kış aylarındaki hava kirliliğini görmek bile istemezsiniz. Yaz ayları ise hava kirliliği ve aşırı sıcak hava günden güne artmaktadır. Binalardan nefes alacak yer yok.

Bu betonlaşmanın adı turizm olamaz. Alanya’ya yerleşen yabancıların bile aldıkları daireleri kendi vatandaşlarına devre devre kiraya verdiklerini duyuyoruz. Bu konuda otellerimizin işlerine tesir etmektedir.

Osmanlı İmparatorluğundan bu yana ülkemizde bir sürü şeyler gördük, tanık olduk. Yakın bir zamana kadar uyanıkların dolandırdığı insanların feryatları vardı. Bazı bankaların içlerinin boşaltılması, hortumlaşan paraların yurt dışına kaçırılışları, dolandırılan insanların feryatları medyadan evlerimize taşınmıştı.

Bu köşeden sayın belediye başkanlarına da sesimi duyurmaya çalışıyorum. Görmüş olduğumuz haksızlıkları lütfen göz ardı yapmayalım. Yapılan inşaatların ruhsatlarını verirken o binanın ruhsata uygun mu, değil mi, kontrol ediyorsunuz. Alanya’da binlerce apartman ya da iş yerinin ruhsatlara uymayan binalara binlerce ceza mı yazıyorsunuz. Ruhsatlara uymayan değişiklikler için yıkım kararı ve zaman veriyorsunuz, aradan seneler geçiyor uygulamıyorsunuz. Bunu çok merak ediyordum ama şimdi bir de af geldi artık bir şey söyleyemeyiz. Bu gün kınadığımızı yarın kanuni diyoruz. Daha evvel para cezası kestiğiniz yerlere ödenen paralar ne olacak?

Sayın okuyucularım, daha evvelki yazım da belirttiğim gibi lütfen ev ya da daire alırken dikkat ediniz. Yoksa günün birinde suçunuz olmadan bir imar cezası alabilirsiniz. Mahkemenin bilirkişi kararı bile bu cezayı kaldıramıyor. İnşaatı yapanın ve ruhsat verenler dikkate alınmıyor.