Âdem ile Havva’nın hikâyesindeki bir elmayla başlayan serüvende, binlerce yıl sonrasında aynı yerdeyiz aslında. Havva ne istiyordu Âdem’den? Âdem ne vaat etmişti Havva’ya? Peki, binlerce yıl sonrasında ne istiyorduk biz ilişkilerden?  Bir buket çiçek, pahalı hediyeler, sevgi, saygı, bol sıfırlı bir banka hesabı, evler, sadakat, güven, çocuk, gelecek, yuva, hoşgörü....
Nasıl başlıyorduk sevmeye, nasıl kendiliğinden fedakârlıklar yapıyorduk? Belki de bir anda oluyordu her şey. Sadece biz farkında olmuyorduk. Bir anda kendimizi bütün olayların içinde buluyorduk. Bir yolculuğa çıkıyoruz aslında. En güzel tanım bu olabilir. İlişki dediğimiz şey bir yolculuk gerçekten de. Tüm mevsimlerin yaşandığı, sapa sokakların, toprak yolların veya asfaltların olduğu bir yol. Yolumuz ağaçlarla çevrili bir tünel de olabilir, çölün ortasındaki ıssız bir yol da olabilir. Nasıl bir yola çıkacağımızı biz belirliyoruz. Ne istiyoruz, ne bekliyoruz ilişkilerden?
Hayat denilen bu yolculukta, herkesin gayesi veya herkesin gayesinin bu olması gerektiği inandırılan bu dünyada kendimize bir yol arkadaşı bulmaya çalışmaktayız. Daha iyi işler istiyoruz ki bu iyi işler bize bazı eş kapılarını daha kolay aralasın. Bazen aracı kişiler koyuyoruz sevdiğimizle aramıza. Bazen kendimize bakıyoruz ama fazla bakmanın sonucunda ameliyatlara girip hepimiz birbirimize benziyoruz. Sonrasında da herkes aynı tip bir ilişki yaşamaya başlıyor. Ortak kriterler olduğunda kişilerin pek bir önemi kalmıyor. ‘’O gider, başkası gelir.’’ diyoruz. Peki ya o kişinin size hissettirdikleri?  Onları da estetik ameliyatlarla istediğiniz şekillere sokabilir misiniz?
Bazen elimizdekiler yetmiyor ve daha fazlasını istiyoruz. O zaman da her şeyi kaybediyoruz. Yolumuza engeller çıkabilir. Önemli olan, bizim bu engelleri nasıl karşıladığımız. Bütün ilişkilerde engeller, kavgalar, problemler, kıskançlıklar olur mu gerçekten? Yoksa bu engelleri biz mi yaratıyoruz kafamızda? Engellerin olmadığı bir ilişki çok mu yavan geliyor gerçekten?
İlişkilerimizi tanımladığımız sıfatlar bizim ilişkilerimize olan bakış açımızı veya o ilişkiden beklentimizi ortaya koyuyor. İşte bu noktada uzmanlar çocukluk dönemi anılarımızın ve ailemizle kurduğumuz bağlanma biçimimizin yetişkinlikteki aşk hayatımızı etkilediğini söylüyor. Yıllar öncesinde yaşadığımız olaylar yıllar sonrasına etki etmesi şaşırtıcı veya imkânsız gibi gelebilir.
İlişkilere ya da sevmeye dair olan ilk anılarımız, bizim sevme şeklimizi oluşturuyor. Sevgi ya da aşk denildiğinde kimleri rol model aldığımız bizim isteklerimizi belirliyor. Anne-babamızın birbirini sevme şekli ise, bizim partnerimize olan aşkımızı gösterme biçimine şekil veriyor. Mesela elma diyelim bu sevgi gösterme biçimine. Sonrasında da bu sevgi biçiminden dünyaya gelen bebek sevmeyi elma zannediyor. Partnerlerine hep elma gibi davranıyor. İşte bu elmayı ne ile özdeşleştirmek isterseniz onunla bir araya getirmeniz gerekmektedir. Elmayı nefret ile bir araya getirmeniz mümkün olduğu gibi nezaketle de bir araya getirmeniz mümkündür. Bu sadece sizin elinizde. Sizin sevginizin nasıl olacağına karar vermeniz de.
Âdem ile Havva farkında olmadan bizlere çok önemli bir şey öğretti aslında. Sevmek her şeye ve tüm duygulara dair olan bir devrimdir.