Doğruların peşinde koşturmak kolay değil günümüzde ve doğruları söylemek de yazmak da... Çünkü çağımızda ne doğrunun, ne doğruyu söylemenin bir kıymeti var... 
Ne doğru söyleyen insanların, dalkavukluk her yere yerleşmiş gibi...
Çağımız insanın sahip olması gereken birçok güzel hasletten vazgeçti, bilerek veya bilmeyerek...
Güllere su vermesi gerekenler bile dikenleri sulamakla meşgul, olur oldu...
Artık ıhlamur filan kokmuyor sokakları şehirlerin...
Cevizin yarpuzun buğdayın kokusunun nasıl olduğunu bilemeyen bizim oğullarımız kızlarımız, ama çok umursamaz olduk...
 Yazılarında konuşmalarında Kur'anı referans gösteren beyefendilerin, hanımefendilerin, kendi hayatlarında Kur'anın olmayışı gerçekten insanı çok incitiyor...
Biz söyleyince kızıyorlar, ama gerçek din anlatanların pek çoğu ciddiyetten uzak, ne ülkenin içinde bulunduğu durum umurlarında, ne ümmetin...
Nede akıllarına düşüyor yeryüzünde ümmetin içinde yaşadığı acı ve sefalet içindeki hali...

Çok incitiyor insanı siyaset yaptığını sandığımız kişilerin halka tepeden bakışları, halkı bir şey bilmez, anlamaz tavırları...
Onların vazgeçmedikleri sadece kendi çıkarlar, kendi güçleri... Ama bunu bile duymak canlarını sıkıyor efendilerin...
Ne yapalım, hiç mi söylemeyelim sizin bu tavrınız ülke ahalisi olarak, şehir ahalisi olarak canımızı yakıyor diye...
Dayanılmaz iki yüzlülük sergiliyorlar insana...
Ve göz göre göre şehirlerin kalbi kirleniyor, hatta yok oluyor... Şehirler de insanlar gibidirler, sevinirler üzülürler darılırlar yıkılırlar kahırlanırlar, ama bunu bilmek için görmek için kişinin kendi kalbi aydınlık olması gerekiyor...
Üzülerek söyleyeyim İbrahim, kendilerine yetki verilen kişilerin pek çoğu bu bilgelikten uzak, şehirleri de kendi gönül dünyaları gibi karamsar ve kirli hatta yaşanmaz kıldılar, ama onlar her daim iyi yaptıklarını savunuyorlar...
Çünkü onlar halkı seni beni akılsız sanmayı düşünemez sanmayı kendilerine iş edinmişler... 
Siz ne söylerseniz söyleyin, onlara göre doğru olan kendi yanlışları...
Ama yapacak bir şeyin kalmadığını,  gün onların günü olduğunu bilmek ayrıca üzüyor insanı...

Artık kendi kalbimize uzanmaya bile izin vermiyor, çok fazla gürültü ediyorlar, çok fazla seslerini yükseltiyorlar, kendilerinden başka kimsenin sesi duyulmasın diye...
Dikenler güllere karıştı, gülün kokusunu duymadan diken batıyor insanın eline...
İnan İbrahim, inan kardeşim; Bende böyle karamsar olmak istemezdim, ben de öfkelenmek istemezdim, ama Aziz İslam haksızlık karşısında susmayı şeytani bir ahlak olarak anlatıyor bize...
Sanıyorum sende benim gibi üzülüyorsundur olanlara... Bari birbirimize el verelim, birbirimizi teselli edelim hiç olmazsa diye yazdım bunları...

Yani diyorum ki, birbirimizin kalbine sığınalım da, daha çok yorgun düşmeyelim bu kirli koşuda...