Biliyoruz ki kadın olmakla ilgili herkesin söyleyeceği bir şeyler var. Ancak bunu konuşan veya tartışan insanlar çoğunlukla erkeklerdir. Dolayısıyla televizyonda, sosyal medyada veya günlük hayatımızda erkeklerin şekillendirdiği kadınlığı görmek daha olasıdır. Kültürle birlikte şekillenen ve yıllar içerisinde inşa edilmiş olan kadınlık kavramı, günümüzde artık kadınların konuşması gereken bir olgudur.

Hangi kültürde yaşarsak yaşayalım kadın olmaya veya erkek olmaya dair bazı görevler ve kurallar çerçevelenir. Nasıl kadın olunur sorusunun cevabını çocukluğumuzda ailemizden ve çevremizden gördüklerimizle öğreniriz. Daha doğduğumuz anda bizlere verilen isimle ayrılan çizgi üzerinde yaşamaya başlıyoruz. Ne de olsa kadına ve erkeğe ayrı isimler konulur bu hayatta. Bunu kabul etmemiz beklenir. Anne karnından başlayan bu süreç daha bizler dünyaya gelmeden odaların kurulması, kıyafetlerin seçimi, oyuncakların alınması ve bunları yaparken hangi renkleri kullanacağımız belirlenir. Kadınlar pembe renklerle eşleştirilirken, erkekler mavi renkle eşleştirilir. Bununla birlikte biz doğmadan önce alınan veya bizim karar verme sürecimiz dışında bizlere alınan oyuncaklar ile oynamaya başlarız. Kız çocukları bebekler ile oynar, erkek çocukları ise arabalar, savaş oyuncakları ile oynar.

Yürümeye başladığımızda ise kız çocukları daha çok kendilerini sakınması öğütlenirken, erkek çocuklarının erkeklikleri daha açık bir şekilde sergilenmesi gerektiği öğretisinden dolayı onlara sünnet düğünü yapılır. Kadın olma yolunda daha küçüklüğümüzde silik bir yaşama maruz bırakılırız. Kız çocukları ergenliğe girdiğinde bu bir utanç kaynağıyken erkekler için rahat bir yaşamın kapısını açar. Kız çocuklarının kendilerini korumaları öğretilir çünkü kadınlar hassas ve kırılgandır. Bu nedenle yapabilecekleri şeyler varken yapamayacakları şeyler çoğunluktadır.

Erkek egemen dünyada var olmaya çalışan kadınlar anne, eş veya cefakar bir kadın olarak ancak kendini var edebilir. Bunları sağlamayan kadınlar kötü veya uzak durulması gereken kadınlar olarak nitelendirilir. Tıpkı dizilerde gördüğümüz kötü kadınların yaptığı şeyleri yaparsak hayattan dışlanacağımızı, mutlu bir hayatımızın olamayacağını ve hayal ettiklerimize asla ulaşamayacağımızı öğreniriz. Ancak ne dizilerde ne de gerçek hayatta erkeklerin yaptığı kötü şeylerden dolayı yaşamlarının olumsuz etkilendiğini çok da fazla görmeyiz. Ne de olsa erkek istediği şey için her şeyi yapabilme gücüne sahiptir. Bunun yolu ne olursa olsun yapabilir.

İşte hal böyle olunca kadın olmak kısıtlanmak veya engellenmekle eş görülürken erkek daha özgür bir hayat sürer kendisi için. Bu nedenle kadın olmak hakkında daha fazla fikri olduğu düşünen erkekler daha fazla konuşur. Her nedense kadın olsun erkek olsun herkes kadın olamaya dair ayrıntıları erkeklerden öğrenir. En azından böyle olması gerektiğini deneyimleriz.

Şimdi tam bu noktada kadın olmaya dair doğru veya yanlış ne olursa olsun tıpkı yıllar öncesinde evden dışarı çıkamayan kadınların birbirleriyle konuşup birbirlerine destek oldukları gibi, bizlerin de birbirimizle konuşup birbirimize destek olmaya ihtiyacımız var. ‘’Kadın kadının kurdudur.’’ sözünün yerine ‘’Kadın, kadının dostudur.’’ düşüncesini benimsememiz gerekiyor. Kadınlığa dair, kadın olmaya dair yaşadıklarımızı ve nelerin değiştirebileceğimizi konuşmamız gerekiyor. Erkeklik temelli oluşan bir kadın imgesinden ziyade kendimizin oluşturduğu kadın olgusunu ortaya koymamız gerekiyor. Ne dersiniz?