Geçtiğimiz hafta içerisinde birbirinden farklı birçok olaya şahit olduk. İstanbul Sözleşmesi iptal edildi, döviz kurları ters düz olmaya başladı, nevruzu kutladık, nevruz kutlamasının ertesi günü ülke genelinde kar yağışı başladı, kongreler yapılmaya devam edildi. Her gün, her hafta, her ay, her mevsim, her yıl birbirinden farklı olaylara şahit olurken değişmeyen tek olay kadın cinayetleri oluyor.
İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesine sevinen ve bunun dine uygun olmadığını söyleyen yüzlerce insan paylaşım yaptı. Sözleşmenin gerekliliğini yine yeni yeniden anlatmaya çalışan kişiler sil baştan bu sözleşmenin önemini anlattığı paylaşımlar yaptı. Dünya Kadınlar Günü’nde kadınları göklere çıkartan ve onlar için övgü dolu sözleri sakınmayan kişiler aynı hassasiyeti sözleşmenin uygulanmasına yönelik desteği göstermediler.
Her canlının kendini güvende hissetmeye ihtiyacı vardır. Şiddet bütün canlıların kendilerini en savunmasız hissettiği anlardan birisidir. Şiddetin devam ettiği durumlarda ise kalıcı etkilerin yanı sıra eni nesillere aktarılan yanlış bir davranış şekli de öğretilmektedir. Hem fiziksel hem psikolojik şiddetin sonuçlarında olumlu bir durum asla söz konusu olmamıştır.
Ülkemizde birçok yasa ve kanunlar var. Ancak bunların uygulanma aşamasında yaşanan aksaklıklar veya boşluklar niyeti kötü olan insanlar için birer fırsat haline dönüşmektedir. Boşanmak isteyen kadın, boşanmış kadın, teklifi reddeden kadın, yemeği tuzlu yapan kadın, ayrılan kadın veya sadece kadın olduğu için maruz kaldıkları şiddetin normalleştirilmesine izin vermemek gerekir. İstanbul Sözleşmesi’nin reddi veya bunun gibi durumlar yapılan eylemi meşru kılmaya çalışır. Cinayetle sonuçlanan şiddet olayları göz ardı edilecek bir konu değildir. Yaşanmış kadın cinayetlerini de çarpıtarak veya yeni bir gerçeklik kurgusu içerisinde değerlendirilmesi kabul edilemezdir. Bu nedenlerle kadın cinayetleri politiktir.
Şiddet veya benzeri eylemlerin var olmadığı ütopik bir dünya hayali giderek uzaklaşmaktadır. Hayvan hakları için mücadele ederken bu hafta kadınlar kendi hakları için yeniden mücadele etmeye başladı. Bir ileri iki geri gidiyoruz. Daha iyi bir yaşam koşulu ve dünya mümkünken aksi bir durum için neden bu kadar ısrar ediyoruz? Hoşgörüden neden bu kadar uzaktayız? 
Yaşanılan kadın cinayetleri sonrası çözüm bulmaya çalışmaktansa artık bunun önüne geçebileceğimiz yeni kanunlara, yasalara ihtiyacımız var. Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi’ne ihtiyacımız var. Tüm bu yaşanılan ve herkesin zihnine yer etmiş ölüm ve şiddet olaylarının önüne geçmek için buna ihtiyacımız var. En çok da kadınların artık öldürülmediği ve kendini güvende hissettiği bir dünyaya ihtiyacımız var. 
Kadınlar son bir haftadır kocaman bir çığlık gibi seslerini duyurmaya çalışıyor. ‘’İstanbul Sözleşmesi Yaşatır’’ diyor. Yine, yeni ve yeniden hatta en başta bunun gerekliliklerini anlatmaya çalışıyor. Bir canlıya zarar vermek insanlığa en uzak davranıştır. Kadına, erkeğe, çocuğa, hayvana, doğaya, sevgiye, iyiliğe, umuda ve inanca verilen her zarar, dönüp dolaşıp bütün evreni ve tüm canlıları etkileyecektir. Olumsuzlukların kısır döngüsünden sıyrılıp iyiliğe ve şefkate yönelmek bizi iyileştirecektir.