İsmi kadar anlamının derinliği de manidar olan 2008 yapımı Murat Saraçoğlu filmi “O..... Çocukları”. Rastgele Blu Tv’de karşıma çıkan bu filmi ilk isminden dolayı girip merak ettim ancak sonra o muhteşem oyuncu kadrosunu görünce “ben bu filmi geçiştiremem” deyip hemen ışıkları kapatıp ambiyansı sağlamaya başladım. Çünkü bu film, hem oyuncuların detay yetenekleriyle izlenmeye değer hem de özellikle Demet Akbağ’nın hayat verdiği Mehtap Anne’nin sözleriyle pür dikkat kitlenmenize neden olan bir yapım.
Öncelikle filmin acı hikayesinden başlamak istiyorum bu yazıya. Başrolümüz asabi ama bir o kadar da anacan olan eski hayat kadını Mehtap Anne. Geri kalan yetenekli karakterlerimiz ise gayri meşru çocukları olan hayat kadınları ve evlatları. Bu kadınlar ve çocuklar aynı evde yaşam sürerler. Yani bir nevi Mehtap Anne’nin evi O.. çocuklarına kucak açmış bir bakım evidir. Bu çocuklar bilirler tabi annelerinin ne iş yaptıklarını ama hayat bu kaderinde ne varsa onu yaşıyorsun. Küfürle, şiddetle ve hiddetle büyüyen bu çocukların evine bir gün İtalyalardan Dona adlı bir kadın gelir. Özgü Namal’ın canlandırdığı Dona karakteri için bu ev, bu kadınlar ve bu çocukların yetiştirilme şekilleri tam anlamıyla büyük bir hatadan ibarettir tabi. Dona da oraya bile isteye gelmez zaten, özel bir görevi yerine getirebilmek için birkaç aylığına konuktur sadece orada. Görevi ise çok başka bir konu...
80’ler zamanında geçen film, sağ-sol çatışmalarının sokaklarda kanla yaşandığı ve bu yüzden birçok insanın hapislerde çürümek ya da faili meçhul bir cinayete kurban gitmek yerine kaçak göçek yurtdışına koşmaya çalıştığı zamanlardır. İşte bu zamanlarda kocasını polislere kaptırmış ve kızıyla bir başına kalmış anne Meryem sığınmak için bu eve gelir. Ancak Meryem’in acilen ülkeden kaçması gerekmektedir. Meryem İtalya’ya kaçar ancak küçük kızı Mehtap Anne’nin evinde kalmıştır. İşte Dona da bu çocuğu alıp İtalya’ya götürebilmek için gelmiştir o eve.
Birçok acıyı içinde barındıran bu evde ne olaylar eksik olur ne de kahkahalar. Burun kıvırdığımız o kadınların acılar dolu hikayesine ve o evlatların alınlarına yazılan kara kadere şahit oluruz.
Ben filmi izlerken gerçekten çok keyif aldım. Hatta kırk yılda bir söylediğim “keşke film bu kadar çabuk bitmeseydi” lafını dahi kullandım. Ve tabii bazı noktalarda gözlerim doldu ancak 10 dakikada bir kahkahalarım daha çoktu. Çünkü replikler öyle iyi yazılmış ve oyuncular bu mükemmel senaryoyu da öyle kaliteli canlandırmıştı ki hayatın gerçeklerini şaap şaapp diye yüzümüze vurdukları lafları ben gülerek karşılar hale geldim. Dobra ve açık sözlü insanlara olan sevdamdan özellikle Mehtap Anne karakterine ise ba-yıl-dım.
Evet, filmi öve öve göklere çıkardım ancak gerçek bir Aleyna Bozkurt asla eleştiri yapmadan yazıyı sonlandırmaz. Film muhteşemdi, mükemmeldi, muazzördü falan ama ah o final... yani bi filme ancak bu kadar yazık edebilirdiniz sayın yönetmen bey!!! Güzelim filmin sonunu çekebilmek için paranız mı yetmedi, sözleşmeniz mi bitti noldu bilmiyorum ama sonunda cidden saçmalamışsınız. Amaaan neyse ne, film cidden çok iyiydi her türlü kesin izlemenizi öneririm. Kalitesi falan da gayet iyi ve kısacık bir film zaten hadi, hemen ekranlara