Geçtiğimiz hafta Eylül ayının yeni başlangıçlar için uygun bir motivasyon havası taşıdığını konuşmuştuk. Yeni başlangıçlara göz gezdirirken aslında bitişlerden de bahsetmek gerektiğini fark ettim. Çünkü bir başlangıç olabilmesi için öncesinde bitişlerin yaşanması gerekiyordu. Bu bir işin bitmesi, arkadaşlığın bitmesi, bir şehirdeki yaşamın bitmesi, okulun bitmesi veya ilişkinin bitmesi olabilir. Bugün bu ve buna benzer bitişlerden ilişkilerin bitişi hakkında konuşmak istiyorum.
Şimdi en son biten ilişkinizi hatırlamanızı istiyorum. Nasıl bitmişti ilişkiniz? Bir mesajla mı, telefon konuşmasıyla mı, yüz yüze yapılan bir görüşme ile mi yoksa gördüğünüz bir fotoğraf veya video sonrası hiçbir konuşma olmadan mı bitti? Hiçbir problem olmamasına karşın aranıza soğukluk girdiği için zamanla birbirinden uzaklaşma ile mi bitmişti ilişkiniz? Sokakta, telefonda veya yalnızken yapılan bir konuşmanın ardından gelen tartışma sonrası mı bitmişti ilişkiniz? Yoksa tüm bunların dışında oturup sağlıklı bir şekilde duygularınızı konuştuğunuz karşılıklı sohbet sonrasında mı yollarınızı ayrılmıştınız?
Bir ilişkiye bitirmek de başlamak gibidir. Temelde karşı tarafa ve kendimize duyduğumuz saygıdan süregelen bir motivasyon ile konuşmak ve durumu netleştirmek isteriz. Tıpkı ilişkiye başlamadan önce ‘’Şimdi biz neyiz?’’ diye kendi kendimize sorduğumuz dönem aslında ilişkilerin sonlarına doğru da yaşanır. Yaşanılan büyülü anların kaybolduğu, hayal edilen bir ilişkinin dışına çıkıldığı, ‘’hayatımın aşkı’’ denilen kişinin öyle olmadığının fark edilmeye başlanılmasıyla birlikte ayrılık çanları yavaştan çalmaya başlar. Önemli olan bu çanları nasıl dinlediğimizdir. Panik hali içerisinde alarm durumuna geldiğimizde muhtemelen çoktan bitmiş bir ilişkiyi yaşatmaya çalışıyoruzdur. Soğukkanlı bir şekilde hiçbir şey yokmuş gibi çanların sesini duymak istemeyenler de panik halinde olanlar gibi nefes almayan bir ilişkiyi yaşatmaya çalışır. Ya da tam tersi bitse de benim için önemli değil modunda olabilirler. Bu çanları duyan bazı insanlar ise hemen isyan bayraklarını çekmeye başlayabilir. Büyük kavgalar, karşı tarafı suçlayan ‘’sen şöyle yaptın’’ gibi cümleler kurulan tartışmalar yaşanabilir. Bu bitişlerin hiçbirisi düşündüğümüz gibi hiç de sağlıklı değildir. Ancak çevremizde karşılıklı bir şekilde oturulup, duyguların saygı çerçevesinde konuşulduğu, her iki tarafın da kendisine ve karşısındaki kişiyle sevgi cümleleri kurarak konuşup yollarını ayırdığı bir ayrılık göremiyoruz. Bir tarafın daha çok sevip daha çok üzüldüğü ve ardından bir tarafın uzunca süre ayrılık acısı çektiği durumlar ile karşılaşıyoruz. Acı elbette yaşanılacak. Acı da üzüntü de sevgiye dairdir. Ancak bir ilişkinin bitiş şekli, ilişkinin kalitesini ortaya koyacaktır. Kişinin kendisine duyduğu saygının şeklini de bizlere gösterecektir. 
Giden kişiye, ilişkiyi bitiren kişiye veya bizden ayrılan kişiye karşı olumsuz cümleler kurup kendimize kızmaya başlıyoruz. Bitmiş bir ilişkiyi biz içimizde bitiremiyoruz. Temelde bitmiş ancak bizim içimizde bitmeyen ilişkiler ise sonraki ilişkilerimizde hayaletler gibi peşimizde dolanmaya devam edecektir. Hayaletlerden kurtulmak, sağlıklı ilişkiler kurabilmek adına içimizde bitmeyen ilişkilerimize uygun vedalarımızı yapmamız gerekiyor. Veda edilmeyen ve geçmişte bırakılmayan her ilişki bu günümüzü olumsuz etkilemektedir. Her şeyden önce her insan güzel bir vedayı hak etmektedir. Bunu en başta kendimize borçluyuz. Ne dersiniz?