İletişim kurmak insan hayatının en gerekli kısmından biriyken bazen anlaşılmadığınızı düşündüğünüz oldu mu hiç? Bilgi almak amaçlı veya günlük aktivite olarak oturup sohbet ettiğiniz insanların söylediklerini anlamakta güçlük çektiğiniz oldu mu peki? Benim oldu üstelik birçok kez oldu. Aynı kelimeleri kullanıp bambaşka anlamlar çıkardığımız durumlar da oldu. Söylemek istediklerimin tam bir karşılığı olacak kelime veya cümle bulamadığım zamanlar da oldu.
    Romantik ilişkilerde, arkadaşlık ilişkilerinde, iş ilişkilerinde veya hayatın içinden herhangi bir durumda yaşadığım tartışma sohbetlerinde ‘’ama ben böyle anlamıştım.’’ ‘’sen beni anlamamışsın.’’ ‘’ben onu demek istemedim ki.’’ Cümlelerini duyabiliyoruz. Karşımızdaki kişiyi yeterince dinlemiyor muyuz acaba? Yoksa aynı dili konuşurken nasıl anlaşamaz ki insanlar?
    Bunu düşünürken aklıma bir olay geliyor. Çok sevdiğim bir arkadaşımla yaz günü oturmuş sohbet ederken ‘’keşke karlama olsa da yesek şimdi ne güzel olurdu’’ dedim. Karlamanın ne olduğunu merak eden arkadaşıma kıştan kalan karların dolapta bekletildiğini, yazları da üzerine şerbet dökülüp yenildiğini anlattım. O da bana güldü. Komik bir şey mi söylemiştim yoksa yanlış mı anlattım diye kendimden şüphe etmeye başladım. O sırada arkadaşım ‘’biz ona bici bici’’ deriz diye araya girdi. Aynı şeyden bahsediyorduk ama farklı kelimeler kullanıyorduk. Basit bir yiyecek için aynı ülkede yaşadığımız insanla ortak bir kelime kullanmıyorsak kendimizi ifade ederken aynı ortak kelimeleri nasıl kullanabilecektik ki? Benim anlatmak istediğimi karşımdaki kişinin anlaması için benim gibi mi olması gerekiyor? Karşımdaki kişi ile aynı olmam mümkün değilse tüm insanlar nasıl anlaşabiliyordu? Nasıl iletişim kuruyorlardı?
    İster özel ister iş hayatında olsun anlaşılamadığımızı düşündüğümüz zamanlar oldu. Bu durumlarda ya kendimize göre düşünmeye devam ettik ya da karşımızdaki kişi ile açık bir şekilde konuşup konuyu çözüme ulaştırmaya çalıştık. Bu tıpkı bir çocuğun hayallerini anlatırken resim çizmesi gibi. Uygun kelimeleri bulmakta zorlanırken resimle kendisini gayet iyi anlatabiliyor çocuklar. Biz yetişkinler olarak sürekli resim çizemeyeceğimize göre hayatımız tabu oyunundaki gibi mi geçecek? Yasaklı kelimeleri kullanmadan karşımızdakine aklımızdakini anlatmaya mı çalışacağız? 
    Haydi bir tabu oyunu oynayalım o zaman. Ben sizlere kelimeleri sıralıyorum bakalım aklımdaki kelimeyi bulabilecek misiniz? Mavi, sıcak, rüzgar, buz, özgürlük, arkadaş, keşif. Neler geldi aklınıza? Bir kimya deneyi mi, Amerika’nın keşfi mi, uzayyolu filmleri mi yoksa başka bir hikaye mi? Oysa sadece tatili anlatmak istemiştim. 
    Belki de hayat sadece bizim anlatmak istediklerimizden ibaret değildir. Zaman zaman karşımızdaki kişinin de penceresinden bakmak gerekebilir. Aynı manzaradan orada bulunan herkes birbirinden farklı anlamlar çıkartabilir. Bu durumda beni anlamayan kişiye öfkelenmem ne kadar doğru olur? 
    İletişimin en kolay hale geldiği zamanda en çok yakındığımız şey iletişimsizlik. Doğru iletişim kuramamak. Bir anda olmuyor istediğimiz şekliyle iletişim. Zaman gerekiyor, sabır gerekiyor, birlikte deneyimleyebileceğimiz anılar gerekiyor. Ancak o zaman ortak bir dil oluşturabiliyoruz. Ancak o zaman anlaşabiliyoruz, birbirimizi anlayabiliyoruz. Kendi küçük dünyamıza birilerini sığdırmak zordur. Ama kapıyı yeni deneyimlere açtığımızda güneş alan ev misali içimiz önce rahatlayacak sonra da nefes almaya başlayacaktır. Çünkü nihayet anlaşılmaya başlamışızdır.