Değerli okurlar.
Bugün size çok değerli iki dostumdan söz edeceğim.
İki dostum derken.
Sakın ola ki, başka dostum yok sanmayın.
Aslında.
Birçok dostum ya da dost sandıklarım var.
Bu ikisinin özelliği.
Bunlar. 
Eline kalem alanın köşe yazarlığına soyunduğu şu günlerde, 
Ve de bu kadar çok köşe yazarı bolluğunda, yıllar boyu, gazetelerin bir köşesini en güzel şekilde doldurdular, çok şükür doldurmaya da devam ediyorlar.
Birincisi.
Alem mi alem, zina mı zina.
Kendisiyle barışık, hayatı makaraya alan, işi gücü muzırlık olan, bir zatı muhterem!
Bu beyefendi “Hayatı ciddiye almıyorum” ayaklarına yatsa da, o iri göbeğinden, yakışıklılık sevdası için olmasa da, sağlığı için, sürekli koşmak istese de koşamadığından, zaman zaman Gazipaşa’ya kadar, ya bisikletle ya da yürüyerek gidip gelebiliyor.
Amma ve lakin. 
Gündüz yaptığı sporla eritme başarısını gösterdiği üç-beş gramlık kiloları, akşamları arkadaşları ile kurduğu çilingir sofralarında, fazlasıyla geri alma aymazlığından bir türlü kurtulamıyor! 
Sakın yanlış anlamayın.
Bu can dostum kesinlikle, spor yoluyla yakışıklılık sevdası hayaline yelken açanlardan değil.
O da benim gibi, yakışıklı olmak için ne kadar uğraşsa da, olmayacağını bilecek kadar zeki ve gerçekçi.
Bu kadar sportmen olmasına karşın!
Kendi deyişiyle.
İki defa beyin kanaması geçirdiği için beyinsiz diyenlere beyinli olduğunu kanıtladığını sanıyor!
Ama unuttuğu bir şey var.
Geçmişte, onunla yaptığım röportajda, “Köyde bahçeye giderken eşekten düştüğümde, kafam yarılıp kanayınca, anam kanı durdurmak için, kafama eşeğin dışkısını sürdü” demişti.
Bu olaydan sonra ne denmemesi için, nasıl bir çaba sarf ettiğini, inanın bilmiyorum! 
Bitmedi.
By pass olmuş, yüksek tansiyonuyla şekeri de varmış.
Yetmedi.
Bizimkine, kapı gibi çerçeveletip misafir odasının duvarına astığı, devlet hastanesinden aldığı yüzde 73 lük engelli raporuna rağmen. 
Risk grubunda değil diyerek, grip aşısından muaf tutmuşlar.
Aslında, sadece o değil, bizim gibi birçok kişi aynı mağduriyeti yaşıyor.
Ben kronik hastalıklarımdan sadece birisini söylemekle yetiniyorum.
Kua’yım kuaaaa!!!
Bunun ne demek olduğunu bilen bilir.
Sanırım, devlet babanın başında bulunanlar, belli yaşa gelmiş, özellikle de 70’li yaşları sollamış, işi bitmiş denilen, son durağa yaklaşanları, ilaç masraflarından kurtulmak için, Korana’dan medet umarak, aşı yapmıyor olabilirler!
Yani.
Defterimize ya da alnımıza yazıldığı tarihte, son durakta değil de, daha önce araçtan indiriliyoruz gibi geliyor bana!
Hani, ne yazıldıysa o oluyordu?
Konuya bu açıdan baktığımızda, hangi suçu işlersek işleyelim, hangi kötülüğü yaparsak yapalım, yazanın yazdıklarını yerine getiriyorsak.
Böyle olunca da günah işlemiyoruz anlamı çıkmıyor mu?
Ama bizim gene de, birçok meslek erbabından çok, maddi ve manevi gelir elde eden ilahiyatçılarımızdan birine, özellikle de ekranlarda boy gösteren bir üstadımıza başvurmamızda yarar var!
                                                          -DEVAMI CUMA GÜNÜ-