Geçtiğimiz günlerde öğle haberleri izleyeyim istedim. Ülkede ne olup bitiyor, gün arasında önemli bir olay olmuş mu diye bakmak istedim. Ancak gördüklerim karşısında dehşete kapıldım. Gün ortası haberlerinde vahşet, kavga, ölüm, cinayet veya kaza haberleri vardı. İyi bir haberi izleyebilmek için çok dikkatli olmanız gerekiyor. Zira iyi diyebileceğimiz yüzümüzü gülümsetebilecek olaylar haber aralarında ekmek kırıntısı şeklinde gösteriliyor. Sonrasında da insan hiç mi güzel bir şey olmuyor diye kendi kendine düşünmeye başlıyor.

İnsanlar yolda giderken tahammülü yokmuş gibi hareket ediyor. Hatta problemleri çözmek için buluşan kişiler konuşarak problemi çözmek yerine kavgalı tartışmayı tercih edebiliyor. En çok da yol verme kavgalarını görüyoruz bu aralar. Bu kavgalara taş, sopa, bıçak gibi zarar verici gereçlerin yanında sandalye gibi nereden çıktığını bilmediğimiz gereçler de eşlik edebiliyor. Nereden ve hangi sebeple çıktığı bilinmeyen kavgalar yine aynı şekilde son bulabiliyor veya tam tersi daha da büyüyebiliyor. Özellikle trafikte herkesin yetişmesi gereken bir yer mutlaka oluyor. Herkesin acelesi var ancak kimsenin tahammülü yok.

Herkes çok gergin ve bu gerginliği iyi bir şeye yönlendirmek yerine insanlar öfkeye dönüştürüyor. Bu öfke tanıdığımız, tanımadığımız insanlara yöneliyor. Böylelikle hem fiziksel hem de ruhsal kalpler kırılabiliyor. Kırılan bu kalpler her zaman kısa sürede toparlanmıyor. Zaman zaman kalıcı hasarlar bırakabiliyor. Telafisi olmayan hatalarla sonuçlanabiliyor. Bir anlık öfkeme yenildim vurdum gibi cümlelerin kurulduğu ve ölümle sonuçlanan durumlar yaşanabiliyor. Bir anlık öfke çok başka olaylara sebebiyet verebiliyor. Yıllardır damla damla biriken öfkemiz adeta patlamayı bekleyen volkan gibi etrafını yakmaya ve yıkmaya başlıyor.

İçinde yaşadığımız zamanda bırakın duyguları kontrol etmeyi onları fark etmek bile güçleşti. Velhasıl duygularımız efendim, onlar hep bir köşede duruyorken aslında onlar yokmuş gibi davranıyoruz. Günler birbirini kovalarken yaşam telaşına düşüp bir bir görmezden gelmeye başlıyoruz. Her geçen zamanla birlikte görmezden geldiğimiz duygularımız bir bir yok olurken bizler de yavaş yavaş yok olmaya başlıyoruz. Önce insan olmaktan uzaklaşıyoruz sonra da kendi benliğimizden. Kendimizi gün be gün yok ediyoruz. Kendimizi hatırlamanın zamanı gelmedi mi sizce de? İnsan olduğumuzu hatırlamanın zamanı gelmedi mi? Ne dersiniz?