Seçim süreci ile geçen mayıs ayı nihayet son buldu ve haziran ayına kavuştuk. Yağmurlu havalar her ne kadar yaz mevsiminin gelişini engellemiş gibi görünse de güneşi görebilmek veya havaların ısındığına şahit olmak bile mutlu olmaya yetiyor. Ufak şeylerden mutlu olmayı öğrendik herhalde. Yoksa sonunda haziran ayı geldi diye sevinmek yerine başka mutluluklarımız da olabilirdi. Daha büyük mutluluklarımız.

Yeni kabine cumhurbaşkanı tarafından açıklandı. Söz konusu kabinedeki isimler artık şaşırmamıza izin vermiyor. Zira meclisin dağılımını düşündüğümüzde ve seçim sonuçlarını göz önüne aldığımızda verilen kararlar artık hep beklenen şeyler haline dönüşüyor. Zaten ne bekliyorduk diyoruz ve kendini gerçekleştiren kehanet gibi günler yaşamaya başlıyoruz.

Haziran ayı mutluluk getiri mi bilmem ama zamları beraberinde getirdi. İlerleyen günlerde tüm yaşantımızın içine girecek olan yeni zamlı fiyatlar bu yaz tatil yapmanın sadece köylerimize itmek gibi bir sonuç doğurabilir. Benden söylemesi. Ya da tüm bunları öngörüp geçen yıldan bu yaz için otel veya seyahat planlaması yapıp ödemelerinizi tamamladıysanız ona bir şey diyemem. Diyeceğim tek şey ‘’helal olsun’’ olur.

Bırakın şehir dışını artık aynı şehir içinde gezmek, bir şeyler yiyebilmek/içebilmek, sinemaya gitmek, kitap almak lüks haline dönüştü. Yurt dışına çıkmaktan hiç bahsetmiyorum. Malum onu bizim yerimize diğer ülkeler vize ambargosu ile çıkışımızı engellemeye çoktan başladılar. Seçim öncesi zaten bir problem olan vize işlemleri şimdilerde daha büyük sıkıntılar doğurmakta. Yok öyle bir şey diyenlere de Volkan Konak’ın vize alamadığı için yurt dışı konserini iptal etmek zorunda kalmasını hatırlatırım.

Dolar ve Euro her geçen gün artarken altın ve diğer borsa işlemleri de hızla yükselmeye başladı. Ticaretten anlıyorsanız tam kriz ortamını fırsata çevirmek için harika dönem. Ancak ülkenin çoğunluğu gibi bırakın ticareti günlük ekmek parası derdine düştüyseniz belirtmek isterim ki bunlar gerçekten iyi günlerimiz. Boş kalan hazinenin ve durdurulamayan enflasyonun sonuçlarını daha ağır yaşayacağımız günler olacaktır.

Okulların kapandığı ve tatilin tatlı telaşının sarmaya başladığı haziran ayı artık hayatta kalmaya çalıştığımız aylardan birine döndü. Mutlu olmaya çalışıyoruz, var olan yaşam koşullarına alışmaya çalışıyoruz. Platon’un mağara metaforunda olduğu gibi gölgeleri gerçek zanneden insanları uyandırmaya çalışıyoruz. Onlar uyanır mı bilmem ama söylemekten çekinmememiz gereken en önemli zamanlardayız. Çünkü ülkecek verdiğimiz kararın sonuçlarını sadece belli bir çoğunluk yaşıyor. Kısacası zenginler zenginliğine zenginlik katmaya devam ederken bizler fillerin ezdiği çimenlere yaklaşıyoruz. Fillere gücümüz yetmeyebilir ama dayanışmayı sağlayabilirsek asıl o zaman mutlu günleri görme ve birlikte yaşama şansımız olacaktır. Belki ormana dönüşürüz ve fillerin hiç giremediği bir orman olur. Ne dersiniz?