Haziran ayı öğrenciler için tatlı bir telaşın olduğu aydır. Okulların tatile girişinin habercisi olan haziran ayı aynı zamanda üst kademeye geçecek olan öğrencilerin sınav ayıdır. Liseye ve üniversiteye geçiş sınavlarına milyonlarca öğrencinin girdiği ve ter döktüğü aydır. Öğrenciler tüm sene boyunca yaptıkları hazırlıkların meyvesini toplayacağı sınavlara giriyor haziran ayında. Ancak bu sınav senesi diye ağzımıza dolanan seneler her öğrenci ve aile için aynı şekilde ilerlemiyor.

Geçtiğimiz hafta sonu LGS yapıldı. Haftaya ise YKS uygulanacak. Her sene sınav günü telaşını aktaran haberler, sokakların sessiz olmasını duyuran paylaşımlar veya sınava giren öğrencilerle birlikte kapıda ter döken ailelere şahit oluyoruz. Sınav sistemi değişse de bazı şeyler hiç değişmiyor. Örneğin bu sınavların hayatın belirleyicisi olmasına dair algı hiç değişmiyor. En iyi liselere, en iyi üniversitelere, en iyi bölümlere yerleşmeye çalışan öğrenciler adeta bir yarış içerisine giriyor. Tüm bunlar olurken gençler sadece sayılardan ibaret olmaya başlıyor. Hangi dilime girdin, kaç net yaptın, kaçıncı oldun, kaç puan aldın gibi sorulara verilen cevaplar çerçevesinde öğrencinin konumu belirleniyor.

Peki bir birey olmanın daha doğrusu gelecekte başarılı bir insan olmanın tek koşulu bu sorulara verilen cevaplar ile belirlenebilir mi? Sayıların arkasında kalan hikayelerin hiç mi önemi yok?

Bu yıl, öğrencilerin ekonomik kriz ile boğuştuğu bir yıl oldu. Her geçen gün uygulanan zamlardan sonra bırakın kitap almayı ulaşımını sağlayamayan veya karnını doyuramayan öğrenciler vardı. Daha kitaplara erişim noktasında bir eşitsizlik varken tüm öğrencileri uygulanan sınavlar gibi ortak bir sistem ile değerlendirmek var olan eşitsizliği daha da ortaya çıkarıyor. Eğitim herkes için temelde zorunlu da olsa ortak bir eğitim standardına her öğrenci erişemiyor. Her geçen yıl sınav senelerinde devlet okullarından, dershane tarzı okullara geçiş yapan öğrencilerin sayısı hızla artıyor. Nitelikli bir eğitim anlayışından sınav odaklı bir eğitim anlayışına geçişin bedelini yıllar sonrasında diplomalı işsiz olarak yine aynı gençler ödüyor.

Tüm bunların yanında sadece öğrencilere odaklanmak yerine ailelere de odaklanmak gerekiyor. Kendi beklentilerini çocukları üzerinden gerçekleştiren aileler, sınava gereğinden fazla anlam yükleyen aileler olabiliyor. Ancak sadece kar amaçlı bir kaygı ile okullar aile ve çocukları yatıştırırken biz yıllardır eğitim sistemini, arka planda yok olan geleceği göz ardı ediyoruz. Gereklilik gibi sunulan seçeneklerin dışında başka bir ihtimal olmadığını düşünmemiz de tam da bu yüzden.

Haziran ayı sınav öğrencilerine başarılar diliyorum. Her birini yüreklerinden öpüyorum. Yüreklerinde yer alan inançlarını hiç kaybetmemelerini umuyorum. Onların inançlarının bittiği zamanda karanlık bir geleceğimiz olacak. Ne dersiniz?