Son haftalarda artan faiz oranları, gelen zamlar, Dolar ve Euro fiyatlarıyla birlikte insanlar hayal ettikleri şeylerin lükse kaçtığını öğrenmeye başladı. Araba, ev, altın, telefon, bilgisayar gibi çeşitli şeyleri almak birer hedef olmaktan çok uzaklaştı. Bunlar için eskiden ara biriktirip, en kötü kredi çekip yatırım amaçlı bir şeyler alınabiliyordu. Şimdilerde ise bir sıvı yağ almak lüks gibi geliyor. Sosyal medyada buna yönelik mizahi eleştiriler yapılıyor.
Eskiden beri var olan zengin fakir ayrımı arasındaki ayrım gün geçtikçe uçuruma dönüşmektedir. Zenginler zenginliklerine zenginlik katmaya devam ederken, yoksul insanlar daha da yoksullaşmaktadır. Orta sınıf diye tabir edilen sınıf ise daha da aşağı çekilmeye başlamıştır. Durum böyle olunca insanlar artık keyifleri için ekstra bir şey yapamaz durumuna geldi. Dışarıda yemek yemek, sinemaya veya konsere gitmek, bir etkinliğe katılmak, kendini geliştirmek için bir kursa başlamak, seyahat etmek, tatil yapmak, kitap okumak gibi aslında rutin hayatımızda olması gereken tüm etkinliklere veda etmeye başladık. Ya da bunların sayısını azaltmaya başladık. Artık ayda veya en az iki hafta bir sinemaya gidebiliyor, daha az kitap almaya başlıyor, çok önemli bir buluşma yoksa evde olmayı tercih ediyoruz. 
Var olan bu ekonomik sistem içerisinde o kadar sıkışmış hissediyoruz ki kendimizi çok uzak diyarlara atmak istiyoruz. Yurt dışında yaşayan insanların hayatlarını gördükçe neden biz onlar gibi yaşamıyoruz diye içten içe sitem ediyoruz. Şimdilerde herkes yurt dışına gitme hayali kuruyor. Eskiden gezmek amaçlı kurulan bu hayaller şimdilerde oralara yerleşme fikrine dönüşmüş durumda. Bu duruma bazı insanlar tepki gösteriyor. Ülkesini bırakıp giden vatandaş olmaz diyorlar. Buna karşılık yıllarca ülkesine emek veren insanlar ülkenin geldiği bu duruma üzülüyor. 
Peki, bu durumda ne yapmalı? Ülkeyi olduğu gibi bırakıp başka ülkelere mi gitmeli, tamamen bu durumu düzeltmek için mücadele mi etmeli yoksa hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam mı etmeli? Her gün sokakta mutsuz insan yüzleri ile karşılaşmak, ekonomiye dair çocukların dert yandığını görmek, sabah karanlığından akşam karanlığına kadar çalışıp güneş yüzü görmeyen insanları görmek, korkudan ve güvensizlikten yabancılar ile konuşmayı bırakmış insanları görmek her geçen gün insanın yaşama sevincini azaltabiliyor. 
Her şeye rağmen değiştirebileceğimiz şeyler var. Özellikle var olan yeni neslin gençliğinin enerjisi ve bakış açısıyla birlikte bir şeyler değişebilir. Onlara ne kadar az güvensek ve akılları bir karış havada desek de bir sonraki seçimde en çok onların varlığı ile yüzümüzün gülme ihtimali var. Bir şeylerin değişme ve değiştirilme ihtimali var. Hayallerimiz başka bahara kalmış olsa da gelecek güzel günlerimizi başka baharlara bırakmayalım. Ne dersiniz?