Güneşli günleri beklemek herkes için farklı bir anlam ifade ediyor. Bazıları için yazın gelişi, bazıları için eskiden yayınlanan Kerem Bürsin’in oynadığı bir dizi, bazıları için gelecek güzel günler anlamına gelebilir. Kim için ne ifade ediyor olursa olsun, ‘’güneş’’ kelimesinin kendisi beraberinde gülümsemeyi getiriyor. Belki de zamanında izlediğimiz çizgi filmlerdeki içinde bebeğin olduğu güneş figürlerinden fazla etkilendik.

Herkes gelecek güzel günlerden bahsediyor. Önümüzdeki yıl bir gelsin bak nasıl değişecek her şey deniliyor. Bir sene sonrası için planlar yapılıyor, kutlamalar için hazırlanılıyor. Önümüzdeki yıl haziran ayı, çoğu kişi için umudun yeniden başlayacağı ve güneşli günleri yaşamaya başlayacağımız ay olarak görülüyor. Ancak o zamana kadar hala bir yıl var. Bu süreyi nasıl geçireceğimizi veya nasıl geçirdiğimizi kimse konuşmuyor. Hayallerin birer rüya haline dönüştüğü ve temel gereksinimlerin lükse kaçtığı günümüz şartlarında bırakın bir yıl sonrasını insanlar yarınlarını bile öngöremiyorlar. Hal böyleyken gelecek güzel güneşli günleri beklemek büyük bir sabır ve özveriyi beraberinde getiriyor. Gereken bu sabrı ve özveriyi genellikle tek bir tarafın göstermesi gerekirken bizde durum tam tersine dönmüş bir halde sıradan insanlar gösteriyor.

Güneşli günleri beklerken sağlık personellerinin uğradığı şiddete tanık oluyoruz, her gün öldürülen kadınlara tanık oluyoruz, şiddet ve istismara maruz kalan çocukların hikayelerine tanık oluyoruz. Bunların dışında terazinin hep belli kişilerin aleyhinde eğrilirken mağdurun daha da mağdur edildiğini görüyoruz. Yüzyıllar öncesinden bugüne gelene kadar ilerleme kaydedilmiş olsa da hala daha tam olarak sahip olamadığımız insan haklarımızın ihlallerine şahit oluyoruz. Hayvanlara, diğer canlılara, doğaya ve evrene verdiğimiz zararlardan dolayı her geçen yıl artan felaketleri yaşıyoruz. Sonuçlarına da yine biz katlanıyoruz. Alım gücünün olmadığı bir ülkede yıllardır doğru düzgün artmayan asgari ücret ne kadar artarsa artsın hiçbir anlam ifade etmediğini görüyoruz. Nefret suçlarının aleni bir şekilde normalleştirildiğini görüyoruz.

Tüm bunlara şahit olurken de susuyoruz. Çünkü konuşursak başımıza gelecek olanlardan korkuyoruz. Bilmediğimiz ne varsa hep korkutuyor bizi. Ancak bildiğimiz tek şey var o da gelecek haziran ayında güneşli güzel günlerin olacağı. Fakat o günlere aklımız ve sağlığımız yerinde ulaşabilecek miyiz işte bu kısım tam bir muamma. Twitter'da yer alan ‘’Bu ülkenin siyasi partiye değil, uzun bir after party’ye ihtiyacı var.’’ cümlesi tüm durumu özetliyor gibi görünüyor. Ne dersiniz?