(HİCAZDAN-HORASANA, HORASANDAN -ANADOLUYA)

Şu anda ayakta olan ve yapım tarihi bilinmeyen Mahmûd Seydî Câmii’nin, Mahmûd Seydî tarafından yaptırıldığı kabul edilmektedir. Köyün merkezinde meyilli bir arazi üzerinde yer alan câmi, birçok defa restore edilmiştir. Giriş kapısı üzerinde yer alan Latin harfleriyle yazılmış kitabeye göre, 1976 yılında köy halkı tarafından câminin restore edilip, onarıldığı biliniyor. Câmiye ait şu anda mevcut en eski belgeyi vakfiye oluşturmaktadır. Vakfiye metninde, Onas ve çevresinin gelirlerinin tamamının Mahmûd Seydî vakfına ait olduğu ve buradan elde edilen hâsılatın yarısının câmiye yarısının da zâviyeye tahsis edilmesi istenmektedir.Gelirlerin câmiye tahsis edilmesinin gerekçesi olarak, câmide görevli imam, hatip, müezzin, vaiz ve temizlik için bir hademe tahsis edilmesi, câminin diğer ihtiyaçlarının da giderilmesi isteniyor.


Câmiden ayrı olarak, türbe ve zâviye binası da köyün güneyinde meyilli bir arazide inşa edilmiştir. Mezarlık sahası içerisinde yer alan yapının, Mahmûd Seydî Câmii ile arasındaki mesafe yaklaşık 300 metredir. Yapıların inşa tarihini belirtir her hangi bir kitabe mevcut değildir. Vakfiyede, câmi ve zaviyenin gelirlerinin yarı yarıya paylaştırılması öngörülmüştür. Câmi ve zaviyenin ihtiyaçlarının giderilmesi için sorumlu, hizmetli, kâtip, süpürgeci, dam bakıcısı, türbedar gibi şahısların görevlendirilmesi arzu edilmektedir. Zâviyeyle ilgili detayda; gelen ve gidenin (ziyaretçisinin) çok olduğu, suiistimal edenlerin üç günden daha fazla kalmaması ve suiistimal etmeyenlerin istedikleri kadar kalabilecekleri ifade edilmektedir. Böylece vakıftan elde edilecek gelirlerin görevlilere, yolcu ve misafirlere sarf edildiği anlaşılmaktadır.

Zaviyelerde oturan Şeyhler, sadece engin bilgileriyle çevresindeki halk kitlelerini aydınlatmakla kalmayıp aynı zamanda zaviyeler de, yoksul ve yolcuların yemek, barınak gibi ihtiyaçlarını karşılayan sosyal dayanışma ve hizmet merkezleri olmuşlardır. Bunların örnekleri bir hayli çok olmakla birlikte, Seyyid Hârûn Velî ve onun müridleri arasında bulunan Mahmûd Seydî ile Seyyid Bayram gibi isimler Akdeniz çevresinde yol gösterici faaliyetlerinin birer temsilcileri olarak görev ifa etmişlerdir. Bu gönül dostları gittikleri ya da yerleştikleri mekânlarda o kadar çok itibar görmüşler ki, o yerleşim yerleri onların isimleriyle müsemma olacak kadar ileri aşamalara ulaşmış durumdadır. Bu durum sadece yukarıda zikredilen isimlerle sınırlı olmayıp, o dönemin sosyal tarihine baktığımız zaman Anadolu’da bunların sayılarının yüzlerle ifade edildiği görülür.

Günümüzde Mahmutseydi Köyünde zâviye binası ve müştemilatı ile ilgili bir iz, bir emare bulunmamaktadır. Mahmûd Seydî Türbesi ziyaretçilere açıktır. Köye gidenler ve yolu düşenler dualarını yaparak her daim ziyaretlerini gerçekleştiriyorlar.


Sonuç olarak hayat boş, beyhude bir hayal değildir, hayatın bir anlamı ve amacı vardır. Sadece yemek içmek de değildir. Topluma ne kadar faydalı olursan, iyilik anlamında ne kadar çok kişinin kalbine dokunabilirsen o zaman hayat, bir anlam, bir değer ifade eder. İnsan hem manevi hem de maddi, akıllı bir varlıktır. Yaşamak ve hayatı idame ettirmek için nasıl ki maddi gıdalara ihtiyacımız varsa, manevi olarak da ruhumuzun manevi gıdalara ihtiyacı vardır. Her iki tarafı da hem manen, hem madden beslememiz gerekiyor. İşte o zaman imtihanı kazanabiliriz, insan-ı kâmil olabiliriz. Aksi halde Kur’an’ın dediği gibi “esfeli safiline; aşağılıkların en aşağısına gidebiliriz” ya da insan, yaratılmışların en üstünü de olabilir.

Gerçek hayat için, iyilik yapmanın ve dua almanın ehemmiyetini kavrayan ecdadımız vakıflar dernekler ve hayırseverler aracılığıyla; konaklamak için kervansaraylar ve hanlar, su ihtiyacı için çeşmeler, temizlenmek için hamamlar, ilim öğrenmek için medreseler ve okullar, ibadet etmek için mescid ve câmiler, dua ve zikir yapmak için zâviye ve dergahlar, açları doyurmak için aşevleri, sosyalleşmek için sohbet odaları, kıraathaneler ve köy odaları inşa etmişler. Tüm bunlar için toplum içinden her daim kanaat önderleri çıkarmışlardır.

Anadolu’yu vatan edinmemizi sağlayan gönül erlerine, gönül fetihçilerine, engin ve bilge kişilikleri ile yol gösterenlere minnettarız.

(SON)